30 Ara 2009
2009 'a..
BİR SU YILI DENEBİLİRDİ
Bir su yılı denebilirdi geldi geçti
Üstünde durmuyorum.
Terledim, bulanık baktım.
Ne varsa kendiliğindendi
Hemen hemen evden çıkmadım.
Sanki avuçlarımda sürekli
Yıkanmış, tabağa konmuş bir meyvenin ellenmişliği,
Ola ki makyajı bir oyuncunun, karışmış gözyaşlarına
Yeni kireçlenmiş bir duvarın kireci
Avuçlarımda sürekli..
Bir su yılı denebilirdi üstünde durmuyorum
Kalmışsa kalmıştır bir çomak gibi
Kuru
Artık kullanılmayan bir demiryolu
Kararmış, kırık dökük
Üstünde bir yük vagonu.
Mavi bir araba kapımın önünde
Bütün yıl
Bir su yılı
Kapısını kimse açmadı
Açıp kapamadı hiç kimse
Aslında mavi de sayılmazdı pek
Balkıyıp duruyordu kırmızı bir şakayığın renginde
Yani sabah güneşlerini denizde
Günbatımını denizde
Severek yaşayan bir balık da denebilirdi ona
Çünkü düşler gerçekle
Gerçekler düşle
Anlayınca bir gün buluştuğunu
Geçirir her günceye kısa bir yolculuğu
Ama bir takı eksik gibidir bir sözcükte
Damağın dudağın alışkanlığına karşı
Kalbin atışlarıyla çok uyumlu bir de.
Hadi anlat deseler anlatamam
Bir yere gidiyorken cayıp bir başka yere gitmeyi
Yani bir kunduzu karşıdan karşıya yüzdüren sezgi
Nedir ben bilemem ki
Belki bir raslantıdır da ondan mı sevdanın yeri
En yakın yeri
En uzak yeri
Bitmeyen yeri
Bitecek yeri
Farkedilmez zaten anlaşılmış sevdanın
Anlaşılmaz sevda ile bütün ekleri.
Gözlerim sevdim seni
Köklerim gözlerimin
Suyunu benden içen ıssız bir kasaba gibi..
Edip Cansever
29 Ara 2009
boş..
27 Ara 2009
Avatar..
25 Ara 2009
Emir!
düşün ki,
ışıklı apaydınlık yolda yürüyorum, ellerim cebimde, başım önümde.
her yanım kahkaha ve seslerle çınlıyor..
yanılma!
adımlarımın vardığı adres, yalan.
sırtımı dayadığım duvar, boşluk.
hangi ses, sözün kadar
hangi ışık, yüzün kadar
hangi ben, sendeki kadar
var?
düşün ki,
körüm.
düşün ki,
dilsizim.
tut kolumdan,
çek al !
21 Ara 2009
mırıltı..
17 Ara 2009
Neşeli (mi) Hayat..
16 Ara 2009
hayat..
13 Ara 2009
ne dediğini bilmeden..
Tam karşımda ki aynaya bakıyorum
Kendimi görüyorum, senin de bildiğin.
Baktığım aynanın içinde
sırtımda bir başka büyük ayna, bedenimin arkasını farkediyorum..
benim bilmediğim, senin bildiğin.
Yana çevirince başımı,
bir başka aynaya bakan ben.
kendimi görüyorum, senin de bildiğin.
Baktığım aynanın içinde
bedenimin yanında başka bir ayna, profilden kendime bakıyorum
benim hiç bilmediğim, seninse bildiğin.
-Kanlı, vahşi olmasın bir bıçakla keserek değil
bir meyve kabuğunu soyar gibi-
dış kabuğumu tutarak tam ortadan çekiyorum yanlara doğru..
İçimden bana bakan, ben.
Benim bildiğim, senin hiç görmediğin..
-sen diyorsam da, "sen" hiç tek kişi olmadı seslendiğim
ben derken, "ben" olmadığım gibi.. -
Ne ifade yerleştirirsem gözlerime
hissettiğini sanıyorsun!
kıpırtısız kalırsa, dilim
boğazımda yutkunup kelimeleri
sesimi vermediğimde..
kıpırtısız kalırsa, dilin
boğazında yutkunup kelimeleri
sesini vermediğinde..
İçim dışım bir değil ki, insanım ben.
için dışın bir değil ki !
Giyiniyorum.
Tam karşımda ki aynaya bakıyorum,
Kendimi görüyorum, senin de bildiğin!
11 Ara 2009
2012..
Yardımcı rollerde ki, kişilerin ayak altından çekilmesi ve kahramanlarımızın gülen yüzleri ile film sona eriyor. Asıl garip gelen bana, büyük alışveriş merkezinin döner kapılarından çıktığımda hissettiklerim oldu. Bir anda cadde, o yüksek katlı binalar, arabalar ve insan kalabalığı, çok boş ve anlamsız geldi.
8 Ara 2009
Aşk..
2 Ara 2009
yok'luk..
Bunu yapma
küçülen gözlerinden anlıyorum
onlar cevap;
söze dönüşüp dökülmese de içinin çağlayanı
dışının durgunluğunda iki pınar,
tedirginliklerini yüklerken, dikkatle kırpıştırdığın.
Neden gizliyorsun?
titremesini hissediyorum; sesinin ve ellerinin.
Ayrılık; duymamak, görmemek belki..
ama bilmemek değil,
hissetmemek değil.
Üzerine basıp, ezipte geçerken seni
en şeffaf adımlarıyla zaman.
Bir yanın sen de, kalır
diğer yanın yoklukta!
Siyah mıdır
gri mi?
Bürünür göz bebeklerin karaltıya,
büyür,
yüreğini kaplar önce.
Giz olur kaplar bedenini!
Yok'luktur, senin olan
zamanın ve insanlarının dışında..
gider-dönersin, olmayan kapılardan
iner-çıkarsın, basamaksız merdivenlerden.
Yüz aynı
ses aynı
beden aynı
küçülen gözlerinden anlıyorum ki,
vardığın, ruhun yabancı!
30 Kas 2009
gelecek..
21 Kas 2009
Kitap Tanıtımı yada Klibi..
müzik - yağmur yağmur / bir kadın masal İster izlesene.com ..
Kitabın yazarı Cem Şanlı, kitabı Bir Kadın Masal İster. Dinlemeli ve okumalı :) Kitapla ilgili linkte merak edenler için aşağıda...
http://www.chip.com.tr/blog/cemsanci/muzikli-romani-icat-ettik_4051.html
16 Kas 2009
Kıskanmak..
12 Kas 2009
melodi..
Ne zaman düşünsem seni
acı ve derin sesi ile bir kadın başlıyor şarkısına
ellerini serbestçe bırakmış
uzatıyor boşluğa, tutamadığına..
yüzlerce kişi yan yana
el şaklatıyorlar, eşlik etmek için o sese
ağızlarında aynı nakarat
Hasret
Hasret
Hasret!
mırıltılar dönüşüyor çığlığa!
bedeni melodinin içine sürüklenirken
her yeni tını da, soluyorum seni..
bir tek ben biliyoruz şu anda!
yükselirken müzik, susan tüm seslerin ardında
yüreğinde/yüreğimde tek kelime
9 Kas 2009
6 Kas 2009
cevap..
4 Kas 2009
Yukarı Bak :)
2 Kas 2009
İçten geldiği gibi..
Madde -1
söz söylememek
susmak değil
kulağa gelirken sert ifadeler..
hep böyle mi olmalı?
emir kipleri ile küsmelisin!
misin
mısın
rica et, dener misin ?
27 Eki 2009
kaldım, kaldın vs.vs.
Kendini buldun mu?
Böyle demiştin, sıkıca sardığı kolu
boynundan çözerken..
Gözünden, kirpiklerine takılmadan düşen
Hani
yanağından süzülen
o tek damla yaş gibi
yitirdin onu..
Avucunun içine silsen, ıslaklığı
Mendilinle dokunsan, yanaklarına
ruj izi, kalırdı.
Kalırdı, kal diyebilmeyi de bilseydi
dudakların!
Yarım kalmazdın
Yarım kalmazdı, bu şiirin son satırı gibi..
yine de..
“Gizli, saklı
Ortalığa saçılmadan dilinden dökülenler..
Fısılda.”
Eski zamanlar gibidir, bazı kadınların yüreği
Şimdi
coşkuyla koşturanların saati,
şıp sevdi, şıp bitti
yükselirken duygular, bak yerlerde!
kenara çekil ki, çarpmasın
incecik duvarlarına..
sızmasın
sabırla örülen, tülden ince ruhuna..
yaralanırsın
yara alırsın
Sakın sen sözünü!
23 Eki 2009
Kayıp Gül / Serdar ÖZKAN
Her şeye rağmen, ara sıra sözlerinin doğruluğundan şüpheye düştüğüm oluyor,”gerçekten özel miyim acaba?” diye soruyordum kendime. Ama beni özel olduğuma inandıran başkaları olduğu için, bu soruyu onlar olmadan cevaplayamıyordum. Sanki aynam kırılmıştı da, kendimi görebilmek için başkalarına bakmak zorunda kalmıştım.
Sürekli onlarla bir arada olmak istiyordum ki, ne zaman “gerçekten özel miyim?” diye sorsam, onların hiç değişmeyen cevabını duyabileyim. “evet, çok özelsin. Bu dünyada bir eşin daha yok!”
Sürekli aynı soruyu sormaktan ve aynı cevabı duymaktan kesinlikle bıkmıyordum. Deniz suyu içen birinin susuzluğunun artması gibi, duyduğum övgüler de bende sadece daha fazlasını duyma ihtiyacı uyandırıyordu.
Daha kötüsü, başkalarının onay ve takdirlerini kaybetmemek için sürekli onların beklentilerine cevap vermek zorunda kalıyordum. Ben artık ben olmaktan çıkıp başkalarının istediği ben olma yolunda ilerliyordum. Bir başkası olma yolunda.
***
“Satamadığın üç beş resme çobanlık yapan biri olarak mı bilsin istiyorsun seni? Ona kim olduğunu göstersene be evlat. Sen göstermezsen, sende ne olduğunu ne bilecek?”
“Bilemiyorum. Harvard’da okuduğum için bana farklı bir gözle bakmasını ister miydim, emin değilim. Sonunda kendimden başka bir şey için sevilerek cezalandırılmak istemiyorum.”
“Ne? Ki kimi neden seviyor ve kimi cezalandırıyor?”
“Eğer benden harvard’da okuduğum için hoşlanacaksa, hiç hoşlanmasın daha iyi. Ben, eğitimim değilim çünkü. Zekâm değilim, ilişkilerim değilim, işim değilim…Bunların toplamı da değilim.”
“Kim olduğunu biliyor musun peki?”
“Ben sadece…Ben sadece benim.”
***
Ressam başını salladı. “Yo, bu çok riskli olur..Her zaman senden daha iyi vasıflara sahip başka biri çıkar. Ama senin gibi biri daha yok. Bilirsin, herkesin parmak izi farklıdır. Ben içimizde de bir parmak izi olduğuna inanıyorum. Moda eldiven giyerek örttüğümüz bir iz.”
**
Bu iki martının uçuşunu izlerken kendince bir çıkarımda bulunmuştu:
Bağlanabilmek için, önce bağımsız olmak gerekir.
Oysa insanların çoğu, yeni ilişkilere eski bağlarla geliyorlardı. Geçmişten taşıdıkları ister güvensizlik, ister anlaşılmamak, isterse de çevrelerine ördükleri savunma duvarları olsun, her bağ yeni ilişkiyi özgürce yaşamalarını engelliyordu. Daha önceki ilişkilerimizde haksızlığa uğradıkları konusunda belki haklıydılar ama, haksızlık edenin karşı taraf değil de, bir ürlü bırakamadıkları “geçmişleri” olduğunu göremiyorlardı.
İşte farklı kayalarda, ayrı ayrı kendine yetebilmeyi gerçekleştirebilmiş bu iki martı, birbirleri için “geçmiş”teki yerlerini terk edebilmiş, sıfır seviyesine inerek benlik bağlarından arınmış, böylece “bir” olarak göğe doğru yükselebilmişlerdi.
**
“Şöyle ki, sürekli aynı sahilin resmini yapa yapa, sonunda en az değiştiğini sandığım şeyin, en çok değişen olduğunu gördüm: Deniz.”
“Yani insan gibi..Her sabah aynaya baktığımızda aynı kişiyi gördüğümüzü zannediyoruz. Arkadaşlarımız bizi yıllar sonra gördüklerinde dahi, aynı kişiyi gördüklerini sanıyorlar.”
“Doğru” dedi Diana. “Bir fark görseler bile, bu genelde kilomuz veya saç biçimimiz gibi şeyler oluyor.”
“Kesinlikle. Gördükleri kimsenin karşılarına yeni biri olarak çıkmış olma ihtimalini düşünmüyorlar bile. Oysa şahsen ben bir kimsenin birkaç günde bile değişebileceğine inanıyorum.”
**
Zaman ileriye doğru akıp gittiği sürece, büyülendiğimiz ‘gelecek’ el değmemiş ‘geçmiş’ten başka bir şey değildir.
**
“Yağmur bulutları da heyecan vericidir” dedi Zeynep Hanım. “Yağmur, ırmaklar, nehirler..Ama susuzluğumuzu gidermek için bir bardağa ihtiyaç duyarız sonuçta.”
Büyük Aşk / Coco Channel
20 Eki 2009
Alıntı'lıyanlar İçin..
“Hiç kimseye değil, seslenişim. Sadece şahsıma!
Her ne olursa, olsun; gülümse diyorum içimdeki ben’e
İçindeki umudu, sevinci yaşat..
Ve hep dışarı çıkmaya çalışan, hüzne inat.. Gülümse!”
Sen demedin, bendim o.
Yakınsa yüreğine, içinden dökülen gibi..
Yine de
Yine de, kimliksiz değil satırlar
Beni an.
Vildan..
17 Eki 2009
...
“Siyaha dönük iz kapatmış gözlerini..
Bakışları göremeyense, karşındaki!”
Ellerini değdirmeden okşarken yüz hatlarını
Sıcaklığını veren, tenin değil
İlgindir, ancak.
Ne zaman,
Karaltı çekilir, göz bebeğinden
bir bakışa, bakış ekleyip
içini elersin, kederinden
hafif hafif uçuşurken kanatlanıp
dile gelir sözcükler!
Uçurumun kenarından,
değmeden ellerin
sesinle yakalarsın,
saçlarından..
“Düşse, dağılacak bütünü..
Düş’se, en yalın halle bitecek!”
Kıyısından dersin,
sen mırıldanırken
“bir minik taştı,
Işıltısı ile gözümü/günümü aydınlatan
Vardım.
Aldım.”
Parmak aralarında gezdirir
Sarmaz tutarsın avucunun, sıcağında
An gelir
Savurursun en derine..
“Yok’sun”
Çökerken en dibe;
“Siyaha dönük iz kaplar gözlerini
Bakışını görmezken, ya-kı-nındaki!"
16 Eki 2009
Zaman Yolcusunun Karısı
13 Eki 2009
..
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez!!!
Oscar Wilde
9 Eki 2009
Söyle'nirken.. / 2
Ruhları da şımartılmış..
Hazımsızlık dökülüyor
Dudakların arasından kelime yerine
Duymak istenmeyen!
5 Eki 2009
söyle'nirken..
Duygu, derken kal orada. Neydi duygu ? Kaç harf?
Bir kadın ismi, değil mi hisli?
Duygu..algılamak..hissetmek
Vardın sonuca, his işte..üç harf.
Üç kez tekrarla ve dilek tut. Böyle bir şey değil miydi? Unutmuşsun.
Şefkat.
Olsa olsa bir meyvenin çağrışımı..Yoksa neden dişler kamaşsın?
Ha şeftali, ha şefkat..
Sızlatıyor, bedenin de bir yerleri, o kadar.
Anlamını değil de, ardını yitirmişsen kelimelerin. Karışansa aklın değil, sadece sözcükler!
Mekanikleşirken gün, insan, hayat.
Sesini aşır, mesafelerden..Bir de aş kendini.
Öyle de, sözünü!
Duyayım, içimde.
Ya dost?
O’da vardı, dimi? Var mıydı o da ?
Göz ucunda..
Değdi değecek, değil.
Düştü düşecek, değil.
Değdi kürdanın ucu ile düşürdü, yüreğimin kovuğunda ki, sıcağı !
30 Eyl 2009
Hiç Kimseye..
İçini biledi mi seninde o zehir
Yaktı mı acısı?
İçtin mi kana kana, yine de
Belki eşitleniriz
Adının bil-in-mezlik olduğu duyguların önünde eğilirken
Çığlıklar, duvarlarına çarptı
Öfke, suretine
Sözcükler, ak kağıtların üzerine damlamadı
Hayır! damlamadı
Aktılar içe, en içe..
Süzülürken
Bedeni saran damarların içinden
Ilık ve keskin.
Acıdır dedi, fısıltı ile
Keder.
Yok oluştur bu
Oluşurken ruh ağır ağır
Dimdik, yeniden ve yeniden
Silinen sen..
Silinen adınken, şimdi eşitiz
Tek silah atışıyla
Çalan çanın tınısıyla
Ellerin birbirine vurduğu, en çıplak ten sesiyle
Hadi başlasın
Yeniden ve yeniden..
Kurgusu olmayan öykülerde, son.
Katili gizli romanlarda, maktul
Haykırır gibi yazılırken şiir, anlam
Olurum.
Bil ki, razıyım.
29 Eyl 2009
Sıradan, kelimeler..
27 Eyl 2009
Harfler ve Notalar / Hasan Ali Toptaş
19 Eyl 2009
Bayram..
HAYIR
Dinlensin diyedir gözlerimiz
Bu önümüzde açılıp giden manzara;
Bu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir,
Ve tanrılar boşluktan bıkınca.
Ellerimize malum olur nedense
Suların rengi balıklarıyla, çiçekleriyle,
Düşünmenin huzuru ayan olur;
Soğuğun sessizliği hakeza.
Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız,
Boylarımız büyür usul usul;
Duyulmasın diye gürültüler uykularda
Yağmurlar yağar geceleri.
Can Yücel
18 Eyl 2009
Öyle'sine..
14 Eyl 2009
Hasret..
13 Eyl 2009
Öz..
Ucu sivri bir söz mü
Dayadığın alnıma
Zorluyor.
Damlıyor, parmak uçlarından sızın
Parlıyor, çatık iki kaşın ortasından kurşuni bakışların
Sakınmak isterken sıradanlıklardan
Örüyorsun duvarlarını.
Tutunduklarımdan -da- düşerken
yakından yabana dönüyor içim.
Ketum sevmelerin
Hasret yavan.
Aralık göz kapaklarımın ucu ile dokunurken
uysal sabahlara
bırak !
Ucu sivri bir sözse
ardında bekleyen “Özledim”
yankılanır boşlukta
“Özlendin” e varmadan.
9 Eyl 2009
gölgelerde anla'm..
7 Eyl 2009
Yağmur'a
3 Eyl 2009
İz..
Bu kaldırımlardan daha önce de yürüdüm ben
Bu sokak adımlarımın şahidi
Ve bu yalnızlık
Ayazda titreten, kuru histir
Çarpa çarpa yürüyorum, kalabalıklar içinde
Omuzlarıma değiyor
Kiminin saçları
Bacak kenarlarıma, yana uzanmış kolları
Karışmıyor da, değilim
Aldırmazlık seline..
Akmıyor da, değilim
Bir bardaktan diğerine, kanılmak için..
Sırtını dönüp, uzaklaşan mısın sen?
Koşar adım giden, benden
Dramın en dramı!
Cadde kenarında,
bir bankta sarar ısıtırım da sözlerimle,
üşüyen ve titreyen en yoksul yanımı!
Özenip, kibritçi kıza
Düşlerin ışığında, umudu yakarım!
Yuvarlanır gider
yanaklarımın üzerinden bir-iki damla
Gözlerimde, geçmiş bir an.
Tutamadığımdır, asıl üzen
yüreğimden de silinirken izlerin..
1 Eyl 2009
Eylül'e..
"Başını eğdiğinde göremesem de, damlaların aktığını
orada olduklarını biliyorum, her zaman.
Eylül’den bir gün al, sil tersiyle
ağlamanın umudu gülümsemektir "
diye fısıldadı rüzgar kulağıma..
"Ağlayabil ki, gülmek yakışsın ardından" dedi güneş..
Ağladım da, güldüm de
dalından kopupta, yere düşerken
seslenen yaprak gibi
usul usul.
30 Ağu 2009
Kız Kardeşimin Hikayesi.
28 Ağu 2009
Sessizlik..
Küçük-büyük
Yanlış-doğru
Ruhumu bırakmam, ikilemlerde
Hayat bulamam, oyunların içerisinde..
Gölgem, bir adım öteye düşse
Varlığını/varlığımı önce ben gizlerim.
Parlasa ansızın
Gökyüzünde en büyük ışıltısı ile
Yıldızım..
Bir küçük düğmeye dokunur parmaklarım, kapatırım.
Ne debdebe
Ne şaşa
İki kelimemi
İki göz
Ve derinden hissedebilen..
Bir tek yürek görsün, kâfi !
27 Ağu 2009
Bilgi..
Blogumu bir hevesle, yeniden düzenlemeye çalışırken, profil fotoğrafım, üst resim, yeni bir şablon gibi...bir nedenle, izlediğim bazı bloglar silindi.
Bileyerek, istemeyerek olduğunu, belirtmek istedim.
Anlayışınız, hoş görünüz için teşekkür ederim.
Vildan.
Usanç..
Eti kemikten sıyırır gibi,
bütün alışkanlıklardan,
Alıştıklarımdan kurtulmamanın..
(Araya bir de A’yı eklemeli elbette, kurtul-a-mamanın)
İradesizliğindeyim.
İradesizim.
Oysa, akşam ezanının yankılarını işitinceye kadar
Tek lokmayı ağzına sürmeme azmini de, gösterebiliyor insan!
Bir bardak suya uzanmıyor el, bekliyor.
Alıştıklarımdan
Alışkanlıklarımdan
Her vaz geçişte..
Vazgeçemeyen
Diğer yanımdan, usandım.
25 Ağu 2009
Yılda bir kez, kendime:)
24 Ağu 2009
Kimi yada kimi? :)
Kimi,
Bacaklarımı topluyorum
Bedenime doğru çekip, büzülüp
Çenem dizlerime dayandığı vakit
Düşündüğümü
Beklediğimi varsayıp,
Sıçrıyorum kendimden, uzağa..
Kimi,
Küçük bir dal parçası buluyorum yerde
Arkama da bakmadan
Kolum geriye dönük
Yolda iz bırakıyorum, ince bir şeritle
Anlamadığını
Bilmediğini varsayıp
Savuruyorum tozları, havaya..
Kimi,
Karanlık perdeme az bir ışık vuruyor,
Koşup çekiyorum camlarımdan, örtüleri
Aydınlıktan kamaşırken gözlerim
Güneş diyorum..
Duymadığını
Hissetmediğini varsayıp
Karanlığa bürünüyorum, ince bir elemle..