30 Kas 2009

gelecek..


Küçük kağıtlara yazardın büyük hayallerini

istem dışı silerdi

üzerine akan gözyaşı damlaların.

Geride silik, soluk bir iki karalama

Kalırdı ki,

artık önemsizleşirdi, sözlerin!






21 Kas 2009

Kitap Tanıtımı yada Klibi..


müzik - yağmur yağmur / bir kadın masal İster izlesene.com ..

Kitabın yazarı Cem Şanlı, kitabı Bir Kadın Masal İster. Dinlemeli ve okumalı :) Kitapla ilgili linkte merak edenler için aşağıda...

http://www.chip.com.tr/blog/cemsanci/muzikli-romani-icat-ettik_4051.html

16 Kas 2009

Kıskanmak..

Puslu ve bolca yağmurlu eski bir anadolu kasabası. Güzel, alımlı bir kadın. Saygı da kusur etmediği, belki de o kadar yalnızlık içerisinde, konuşabildiği tek kişi olması nedeni ile, gözardı etmediği, çirkin, sıradan, ama bir o kadar tutarlı görümcesi. Ve iki kadın dışında gece sessizce sofrayı paylaşan ve sadece "tatlılardan ne yiyeceğiz" diyen mühendis eşi..bir de, eşraftan zengin ailenin tek oğlu, tüm kadınların gözdesi, şımarık ve züppe bir genç. Baştan çıkan ve çıkarılan bir kadın, sonraya kalanlar bir de..
Eş rolündeki Serhat Tutumluer (ki çok severim, hem ses tonunu, hem de kendilerini)'den, hafif gönlü uçarı Berrak Tüzünataç ve söze bile gerek yok, aldığı ödül ortada Nergiz Öztürk çok başarılıydı. Ama, genç aşık hiç doğru bir seçim değildi. Rolüne yakıştıramam, eğrelti buldum doğrusu..Ki bir amatörce bakış, benimki.
Filmi izlemeye karar verdiğim de, netten herhangi bir bilgi okumadan, tamamen saf ve pırıl pırıl bir bakış açısı ile oturdum koltuğa. Doğrusu zihnimde canlanan, adından dolayı, güzel gelini kıskanan bir görümce modeli idi. Buna rastlamadım. Olaylar şekillendikçe ve sona en sona varıldığında, Seniha kendi ağzından açıklamasını yapıyor bu duygunun.





Daha sonra okuduğum bir kaç yazıdan, kitapta bu duygunun daha net şekilde anlatıldığını anladım. Belki, filmde ki amaç buydu, bilemiyorum. Ama izlerken, ağbisini kıskanan bir kardeş görmüyorsunuz karşınızda. Yada ben anlayamadım yine:)
Çekimler ve ortam çok keyifliydi. Klasik müzik eşliğinde, dışarıda şakur şukur yağan bir yağmur, biraz kasvet, çokça sakinlik.
Bir sahne de, pencerenin önünden dışarı izliyor Mükerrem. Seniha'yı çağırıyor, çok canı sıkıldığı için. Kendi yalnızlığından ve kitabından güçle ayrılarak yanına gidiyor. O sakinlik, şaşırtıcı geldi bana. Bir canım sıkıldı maillerimi kontrol ediyim yok, blogta neler yazılmış yok :) Hatta evin içinde yankılanan televizyon ve müzik sesi de yok. Dingin, kendi kendinle başbaşa kaldığın, derin bir sessizlik. O sahne çok hoşuma gitti kısaca, saniyelik bana düşündürdükleri ile.

12 Kas 2009

melodi..




Ne zaman düşünsem seni
acı ve derin sesi ile bir kadın başlıyor şarkısına
çömelmiş yere dizlerinin üzerine
ellerini serbestçe bırakmış
uzatıyor boşluğa, tutamadığına..
Ne zaman düşünsem seni
yüzlerce kişi yan yana
el şaklatıyorlar, eşlik etmek için o sese
ağızlarında aynı nakarat
Hasret
Hasret
Hasret!
Ne zaman düşünsem seni
mırıltılar dönüşüyor çığlığa!
“Dilsizin feryadı gözlerinde..”
başlıyor ezgisine kadın
bedeni melodinin içine sürüklenirken
her yeni tını da, soluyorum seni..
Bir tek o
bir tek ben biliyoruz şu anda!
yükselirken müzik, susan tüm seslerin ardında
yüreğinde/yüreğimde tek kelime
Ah söyle-ye-mediğim!

6 Kas 2009

cevap..

Biliyorlar
-bildiklerini sanıyorlar-
fikirleri var
yargıları sana dair!
sen kendini bilmezken, ne biliyor olabilirler?
Yanağının kenarında
çok gülünce o beliriveren gamze..
gözlerinden kahkaha sonrası akan yaş..
Sıkılırsan
Utanırsan
Kızaran yüzün?
Pencerenin ardından sana bakan o gözleri her gördüğünde
içini sızlatan keder...
Elleri titreyen yaşlı teyzenin sözlerini dinlerken
burkulan yüreğin..
Tese diyen sesin kulağında çınlayan tınısı
küçük pamuk ellerin yumuşaklığı..
"gözlerinin ardından yüzüne akseden şefkatin"
gölgelerini silerken, dikleştirirken sırtını
kelimelerinde / kelimelerinle
ne biliyor olabilirler ki?
pek çok yanılgıdan başka!

4 Kas 2009

Yukarı Bak :)








Animasyon filmleri çok ama çok seviyorum. Küçük izleyiciler, içindeki duygularını, yüz ifadelerini ne kadar yakalıyorlar bilemiyorum ama, benim gibi izleyen pek çok büyükte aynı etkiyi bıraktığına eminim. Yine çok duyguluydu ve anlamlı..


Pixar'ın daha önceki filmlerini izleyenler, en başında konuşma olmaksızın, bir kısa film gösterildiğini biliyorlardır, mutlaka. Hangisindeydi hatırlamıyorum ama Kardan Adam'ın macerası hâlâ aklımda..Bunu da, unutucağımı sanmıyorum.


Filmlerin konusunu yazmıyorum ki, izlemek istenlere kötülük olmasın. Son izlediğim gerçek bir kaç sinema filmi arasında en sıcak ve hayata dair olanıydı diyebilirim.

2 Kas 2009

İçten geldiği gibi..


Hey siz!

yanıbaşımdan geçen telaşlı ayaklar
gitmeseydiniz, dursanız az..
gözleriniz ne güzel
gülerken bir ışık parladı gözbebeklerinizden
desem
inanmayarak bakmaya devam mı ediceksiniz?
hafif ıslanmış saçlarınız
yağmur damlaları akıp gitmiş üzerinden
meraklanmayın
kuru bir selpak mendilim vardı, çantam da
ister misiniz?
Ben?
şaşkın bir yolcu
henüz nereye gideceğini de, bilmeyen.
Yolu sormak değil ki, amacım
nereden çıkardınız?
Tutmayayım sizi, o zaman.
Dudağınızdan başlayıp, yanaklarınıza yayılan
bir dalga gibi ise gülümsemek
zorlamayın, bırakın..
tebessümün yakışmadığı
bir dudak görmedim ki henüz.
Hey siz!
Durdunuz, ne iyi ettiniz.

Madde -1

Dinlemek bu, sadece

söz söylememek

susmak değil

kulağa gelirken sert ifadeler..
hep böyle mi olmalı?

emir kipleri ile küsmelisin!

misin
mısın

rica et, dener misin ?