24 Kas 2014
18 Eyl 2014
Eylül'e, yağmura..
Altin Yapraklar
Bunun ilk kez nasil basladigini hatirliyor musun?
Dislerimiz beyaz ve cildimiz gencdi
Gözlerimiz Ispanyol günesi kadar parlak
Saklayabilcek hic birseyimiz yoktu
Ve simdi, hayatim, iki altin yaprak gibiyiz biz
Umutsuzca kis agaclarina tutunmus
Bir cift hirsiz gibi kaldik burda
Disarda siren sesleri
Söylenecek ne kaldi geriye, tüm sözler söylenmisse eger?
Görecek ne kaldi geriye, gözlerimiz acilmayacaksa eger?
Yapilacak ne kaldi geriye, tüm ümidimizi kaybettiysek, ve
Kirilacak ne kaldi geriye, kalplerimiz zaten kiriksa?
Ama bazen,
Bunun tam nasil basladigini hatirliyor musun?
Umut doluyduk, simdi sühpeyle doluyuz
O kirli espiriler var ya, eskiden gülerdik hep
Artik komik degiller.
Icime atiyorum disa vurmaktansa
Hala duman kokusu var üstümde, atesin söndügü halde
Seninle yasayamiyorum ama, sensiz ölürüm ben.
Söylenecek ne kaldi geriye, tüm sözler söylenmisse eger?
Görecek ne kaldi geriye, gözlerimiz acilmayacaksa eger?
Yapilacak ne kaldi geriye, tüm ümidimizi kaybettiysek, ve
Kirilacak ne kaldi geriye, kalplerimiz zaten kiriksa?
Söylenecek ne kaldi geriye, tüm sözler söylenmisse eger?
Görecek ne kaldi geriye, gözlerimiz acilmayacaksa eger?
Yapilacak ne kaldi geriye, tüm ümidimizi kaybettiysek, ve
Kirilacak ne kaldi geriye, kalplerimiz zaten kiriksa?
Bazen....
28 Ağu 2014
25 Ağu 2014
Yılda Bir Kez Kendime :)
BEN BAŞKASININ KAĞIDI OLSAYDIM/HAYDAR ERGÜLEN
ben başkasının kağıdı olsaydım
yoksul gözlü sokaklar utanır diye
çilek, eski gazeteler gibi mahçup
bir kese kağıdı olur, herşeyi içime atardım.
bir mektup kağıdı olurdum uçuk pembeden
“Yüksek bir Türk kızına takdim” edilen
ve harfleri terleyen bir askerin elinden
çıkar, sılasına mahsus selam söylerdim.
belkide boş bir kağıt: bana yağmur
sözden yağar! Böyle teselli ederdim
varı yoğu boşluk olmuş cümlenin kederini,
bir harf denizi olurdum maviden daha derin
ben başkasının kağıdı olsaydım
kağıttan bir şairin eline sığınırdı kaderim..
16 Tem 2014
gece..
Anlamı yoktu,
kelimelerimin
yana düşen
kollarım kadar
bilinçsizdim.
Bir el
incecik iğne batırmıştı, zihnime
yoktun.
bilmiyor muydum?
gülüyordum.
konuşuyordum.
Öyle olmalıydı da!
damarlarıma
telaşsız minik acı bıraktılar.
O zaman hissettim..
yürüdü içimde,
kalbime dek.
Kaç şiir okudum,
kaç söz
kaç harf
anlatmadı, boğazımdaki düğümü!
çözdüm
kelimelerimi ki, hafiflesin bu sızı..
yoktun!
21 Haz 2014
12 Haz 2014
Mırıldandığım Şeylersin /Haydar Ergülen
Senin Harflerin İçin
1.
Mırıldandığın her şeysin, sesinden öpüyorum
sessizliğine de eğiliyorum fakat neredesin
kapanınca harflerinin kapısı: Adın
şiirim!
Heceler gibi öpüyorum işte iki hecesin
adından başlıyorum öpmeye kırlara çıkmış
harflerinin arasından öpüyorum: Ağzın
cennetim!
Dilin hâlâ çocukluğun suyuyla terli
ve haylaz suyundan öpsem küskün
bir çeşmenin harflerin susuz. Dilin
cehennemim
2.
Mırıldan dur bana, senin üstüne harf
getirmem daha, ağız ağıza duruyor
harflerin: Sevmenin birinci hâli gibi
telaşlı duruyor da ben utanıyorum
üçü bakarken birini öpmeye senin!
3.
Harflerin aralanmış
sesliler sevişiyor
sessizlere bu cümlede
sıra gelmeyecek gibi
Harflerin yatışınca
belki duyarsın içinde
sessizlerin uykusuz
kaldığı o cümleyi
Aşkı seslendirirken
unuttuğun mırıltı
bizi sessizliğimizden
doğru bağışlar belki
4.
Bir ses sesini öpse
harflerin uykusuz kalır
5.
Dün sabah önünden geçtim
kağıt gibiydi harflerinin yüzü
araları açılmış olmalı
bütün gece sevişmekten
6.
Mırıldandığımız şeyler
kalmayınca aramızda
ağızda söz, gövdede ter,
bir aşk bunlarla biter
7.
Harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm!
15 May 2014
kara..
mavi gökyüzünü,
bulutlar
peş peşe birbirini takip ederken sevdim ben
her bir bulutun
pamuk, beyaz şekillerini..
bugün gökyüzü
kömür karası.
nereye baksam
acı..
ruhları şad olsun.
12 May 2014
mırıltı..
kışa özeniyordu, bahar
soğuk, kasvetli..
hani sevilirdi, nisan'lar
aldandım!
dudaklarım
bir oyuna büründüler, bensiz!
"sus"tu adı.
fısıldasamda duyardın, belki..
duyar, belki..
yalnızlığa özeniyordu, kalbim
az buruk, az hüzünlü
Sevilen, hani unutulmazdı?
duyar'sızlığına
aldandım..
3 May 2014
14 Nis 2014
Beni Güzel Hatırla / Orhan Veli Kanık
Beni güzel hatırla
Bunlar son satırlar
Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından
Yada bir yağmr sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu kaybolup gittim
Beklide bir rüyaydım
Senin için..
Uyandın ve ben bittim
Beni güzel hatırla
Çünkü sevdim seni ben her şeyini
Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
Beni üzdün kınamadım
Alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım
Beni güzel hatırla
Sayfalarca mektup bıraktım sana
Şiirler yazdım her gece
Çoğunu okutmadım
Sakladım günahını sevabını içimde
Sessizce gittim senden öncekiler gibi sende anlamadın
Beni güzel hatırla
Sana unutulmaz geceler bıraktım
Sana en yorgun sabahlar
Gülüşümü gözlerimi sonra sesimi bıraktım
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka
Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye
Vedalar bıraktım duraklarda
Ne arasan bir sevdanın içinde
Fazlasıyla bıraktım ardımda
Beni güzel hatırla
Dizlerimde uyuduğunu düşün
Saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne
Anlından öptüğüm dakikaları
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğini düşün
Şaşırtmayı severim biliyorsun
Bu da sana son sürprizim olsun
Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
Beni güzel hatırla
GİDİYORUM ...
ORHAN VELİ KANIK
2 Mar 2014
Milano Sirki..
Maalesef finale gelince aklıma geldi video çekmek :) Kürenin içerisine toplam üç motorsiklet girdi, o küçücük alanda yaptıkları hız ürkütücüydü..Muhteşemdi. Bravo tekrar, tekrar..
20 Şub 2014
Bi küçük Eylül Meselesi..
Ne kadar uzun zaman olmuş, bir film izleyip yazmayalı..
Eylül'e takıntılı olduğum için, ismini duyduğum anda gitmeye karar verdim. Ne güzel Bozcaada, ne güzel tatil, ne güzel sarışın bir bayandı öyle:)
Şarkısı bile film gibi duru, naif..
Müthişti, süperdi demiyorum elbette ama kendince bir havası var, insanı saran. Nedir, ne olmuş ki, niye ya diye sonuna kadar düşündürdüğüne göre, heyecanı da güzeldi..İzlemeli.
18 Şub 2014
Kayık ...
Gece
Ay dolunay.
Gece de bir insan, kambur duruşunda taşıyor hüznünü.
Yavaşça biniyor,
Lacivert renge bürünmüş denizin kıyısında bekleyen kayığına..
Küreklerin suya değişindeki,
ses yükseliyor önce,
İki yankı gibi vuruşları.
Sonra kayıp gidişi.
Gecenin mi, denizin mi,
Yalnızlığın peşi sıra mı bilinmez.
Tam ortasına varınca…
Gitmenin de,
Dönmenin de imkansız gözüktüğü,
Hani uçsuz bucaksız karanlık,
Hani göz alabildiğine yokluk…
Kalakalıyor.
Bırakıyor kendini akıntısına dalgaların,
“nereye giderseniz gelirim” diyor sessizce,
“ne yöne götürürseniz giderim”
Tahta kayığın küçük boşluğuna uzanıyor,
Büklüm büklüm, ürkek.
Gökyüzüne bakarken,
Peşi sıra gelen yıldızlar tek tek gözkırpıyorlar sessizce,
Her biri birer ateşböceği,
Yanan titrek mum,
Işık işte, ışıl ışıl yanan umut yada..
Elini uzatıp “dokunur muyum” derken mi,
Isınır içi ?
Onu önemseyen yürek atışlarını hatırladığında mı ?
Hani ansızın yağmurun ardından açan güneş,
Hani özlenene sarıldığın an hissedilen ateş…
Ağlıyor.
Ki ağlamalı insan “yükünü hafifletmek için, yüreğinin….”
Gece
Ay dolunay.
Gece de bir insan.
Kıyıya çıkıyor,
Sadece yorgun…
vv.
Not: Eylül /2007'de yazdığım, eski bloguma eklediğim, sevdiğim bir şiirim. Resim Salvador Dali..
Ay dolunay.
Gece de bir insan, kambur duruşunda taşıyor hüznünü.
Yavaşça biniyor,
Lacivert renge bürünmüş denizin kıyısında bekleyen kayığına..
Küreklerin suya değişindeki,
ses yükseliyor önce,
İki yankı gibi vuruşları.
Sonra kayıp gidişi.
Gecenin mi, denizin mi,
Yalnızlığın peşi sıra mı bilinmez.
Tam ortasına varınca…
Gitmenin de,
Dönmenin de imkansız gözüktüğü,
Hani uçsuz bucaksız karanlık,
Hani göz alabildiğine yokluk…
Kalakalıyor.
Bırakıyor kendini akıntısına dalgaların,
“nereye giderseniz gelirim” diyor sessizce,
“ne yöne götürürseniz giderim”
Tahta kayığın küçük boşluğuna uzanıyor,
Büklüm büklüm, ürkek.
Gökyüzüne bakarken,
Peşi sıra gelen yıldızlar tek tek gözkırpıyorlar sessizce,
Her biri birer ateşböceği,
Yanan titrek mum,
Işık işte, ışıl ışıl yanan umut yada..
Elini uzatıp “dokunur muyum” derken mi,
Isınır içi ?
Onu önemseyen yürek atışlarını hatırladığında mı ?
Hani ansızın yağmurun ardından açan güneş,
Hani özlenene sarıldığın an hissedilen ateş…
Ağlıyor.
Ki ağlamalı insan “yükünü hafifletmek için, yüreğinin….”
Gece
Ay dolunay.
Gece de bir insan.
Kıyıya çıkıyor,
Sadece yorgun…
vv.
Not: Eylül /2007'de yazdığım, eski bloguma eklediğim, sevdiğim bir şiirim. Resim Salvador Dali..
16 Şub 2014
Çiçeklere boyun eğdiren / Şafak Küçükyağcı
Yağmuru ayakta karşılayan ağaçlar gibi, demek geçti içimden bir an
yağmuru ayakta karşılayan
ağaçlar gibi
sonra kızdım içime hemen
başka şeyler düşünmelisin ! dedim
hadiii çabukkkk ! başka şeyler
sonra kızdım içime hemen
başka şeyler düşünmelisin ! dedim
hadiii çabukkkk ! başka şeyler
Mesela ahşap bir evde kahve kokusu şimdi
yahut bir ilk okul atlasında kıvrım kıvrım bir ırmağın inceliği
yahut bir ilk okul atlasında kıvrım kıvrım bir ırmağın inceliği
hani sıcaklığı, ellerin içindeki ellerin
ve kollarında yaşamak acı geçirmeyen bir sevginin
olmuyor ...
ve kollarında yaşamak acı geçirmeyen bir sevginin
olmuyor ...
olmuyor ah ! delireceğim
yağmuru ayakta karşılayan ağaçlar gibi çünkü
yağmur altında ağaçlar
gibi
kıpırtısız
yağmurda ağaçlar kadar yapayalnız
üstelik yağmur kim ?
ağaçlar hangimiz ?
sanırım upuzun bir güz gibi içime döküleceğim…
sanırım upuzun bir güz gibi içime döküleceğim…
Nereye saklanır ki, mutsuzluk dediğin her yerden görünür
gibi yürüyen biri geçti az önce önümden
değil mi ! diye bağırdım ardından
değil mi ?
nasıl genç kalır insan mazisi yaşlanırken ?
duymadı ...
Peki şimdi kim yazabilir bitmiş bir sesi yeniden
söyleyin neyle değiştirebiliriz mevsimlerinin yerini?
ve hangimiz çıkartabilir
çiçeklere boyun eğdiren o şeyi ömrümüzden?
Ah bu üzgünlük yine
kilitleyeceğim en nihayetinde cümlelerimi bir sessizliğe
kilitleyeceğim en nihayetinde cümlelerimi bir sessizliğe
hadi n'olur başka şeyler düşünelim
lütfen başka şeyler ...
lütfen başka şeyler ...
Mesela "sevgili ilk cümle" diyerek başlasak bir mektuba
yahut hep beraber gitseydik
kağıttan katlayıp yaptığımız bembeyaz bir uçakla aya
yada bir umarsız rüzgar gibi süzülseydik bir gün bir tepeden…
yahut hep beraber gitseydik
kağıttan katlayıp yaptığımız bembeyaz bir uçakla aya
yada bir umarsız rüzgar gibi süzülseydik bir gün bir tepeden…
Sahi söylemiş miydim düşlerimde bir su çiçeğini yaşatıyorum ben
düşlerimde bir su çiçeğini, yaşatıyorum!
Gerçeğimde göllerim
düşlerimde bir su çiçeğini, yaşatıyorum!
Gerçeğimde göllerim
nehirlerim
ve ömrüm
ve ömrüm
kahrından kururken
Yok olmuyor, çaresiz bu bahsi burada keseceğim
çünkü ağzım bir lekeye dönüyor ne söylesem
çünkü dudaklarım bulamıyor yerini mutlu sözlerin
belki de yara bende değil
belki ben bir yaranın içerisindeyim
belki zehrin külü de zehir
çünkü dudaklarım bulamıyor yerini mutlu sözlerin
belki de yara bende değil
belki ben bir yaranın içerisindeyim
belki zehrin külü de zehir
korkarım bir günü daha kendimi üzerek bitireceğim!
Yağmuru ayakta karşılayan ağaçlar gibi, demek geçti içimden
yağmur altında ağaçlar
gibi
gibi
değil mi, dedim kendime
değil mi ?
değil mi ?
kök vermiş gövdemiz yalnızlıklara
ruhumuzsa ölü çiçekler, sunduğumuz kısacık mutlu anlara
ki aşk bir kaldırımda bulut parçası şimdi
ki aşk bir kaldırımda bulut parçası şimdi
ve gizleyecek değilim elbette
saçakları en çok yağmur kokan bu şehirde
saçakları en çok yağmur kokan bu şehirde
hayatın
zamanın
ve bir yolun hep en yanlış yerinde
zamanın
ve bir yolun hep en yanlış yerinde
ve hanidir bomboş duran bir dükkanın kirli camında
unutulmuş eski bir ilanım ben
terkedilmiş bir dükkan camında
terkedilmiş bir dükkan camında
unutulan
eski bir ilan..
ne anlamıma dair bir fikrim
ne imlamda bir payım
yoktur!
ne imlamda bir payım
yoktur!
Rengi solmuş bir kağıtta
durur öyle yazılmışlığım
“yağacak hiçbir şeyi kalmayanların göz kuruluğuna çare bulunur”
durur öyle yazılmışlığım
“yağacak hiçbir şeyi kalmayanların göz kuruluğuna çare bulunur”
bir gün yırtılırken, gülümseyeceğim!
Not : http://biraznefes.blogspot.com.tr/2014/02/ciceklere-boyun-egdiren-sey_14.html
Çok beğenince, eklemeden duramadım..
10 Şub 2014
9 Şub 2014
İç Nefes / Haydar Ergülen
o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!
aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin
o bir dile sığınmıştı, sözü içinde
yolu yoluma çıkmıştı, çölü içinde
ben eski kalmıştım, senin içinde
oysa kaç çocuğun yerine övmüştüm seni!
düşü geçtik, kendine bakabilirsin
o bir bende kırılmıştı, hayli içimde
ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde
oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!
kimi geçtik, kimseye sorabilirsin
28 Oca 2014
16 Oca 2014
ok.
binli cümleleri bölüp/söküp
kitaplardan,
tek satırlık kalıplara sığdırmışlar.
satır satır okudum.
tek vuruşta, yaraladıkları
kalbim,
ruhum,
yalnızlığım..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)