18 Şub 2014

Kayık ...

Gece
Ay dolunay.
Gece de bir insan, kambur duruşunda taşıyor hüznünü.
Yavaşça biniyor,
Lacivert renge bürünmüş denizin kıyısında bekleyen kayığına..
Küreklerin suya değişindeki,
ses yükseliyor önce,
İki yankı gibi vuruşları.

Sonra kayıp gidişi.
Gecenin mi, denizin mi,
Yalnızlığın peşi sıra mı bilinmez.
Tam ortasına varınca…
Gitmenin de,
Dönmenin de imkansız gözüktüğü,
Hani uçsuz bucaksız karanlık,
Hani göz alabildiğine yokluk…
Kalakalıyor.


Bırakıyor kendini akıntısına dalgaların,
“nereye giderseniz gelirim” diyor sessizce,

“ne yöne götürürseniz giderim”

Tahta kayığın küçük boşluğuna uzanıyor,
Büklüm büklüm, ürkek.

Gökyüzüne bakarken,
Peşi sıra gelen yıldızlar tek tek gözkırpıyorlar sessizce,
Her biri birer ateşböceği,
Yanan titrek mum,
Işık işte, ışıl ışıl yanan umut yada..
Elini uzatıp “dokunur muyum” derken mi,
Isınır içi ?
Onu önemseyen yürek atışlarını hatırladığında mı ?

Hani ansızın yağmurun ardından açan güneş,
Hani özlenene sarıldığın an hissedilen ateş…
Ağlıyor.
Ki ağlamalı insan “yükünü hafifletmek için, yüreğinin….”

Gece
Ay dolunay.
Gece de bir insan.
Kıyıya çıkıyor,
Sadece yorgun…

vv.


Not: Eylül /2007'de yazdığım, eski bloguma eklediğim, sevdiğim bir şiirim. Resim Salvador Dali..

Hiç yorum yok: