30 Ağu 2009

Kız Kardeşimin Hikayesi.



Kızının küçük yaşta lösemi olduğunu öğrenen, onu hayatta tutabilmek için çırpınan bir anne.

Tüm yaşadıklarına rağmen, yaşama neşe dolu gözlerle bakabilen, olanı, yaşadığını kabullenebilen bir abla.

Varlığı kimi unutulsa da, iç dünyasında yaşadıkları ile parça parça olan ağbi.

Ablasına, kimi kardeş, kimi hasta bakıcı, kimi arkadaş, kimi donör olan ( ki geçmişe döndükleri bir görüntü de, babasının kucağındaki 5-6 yaşlarında iken, ağlayarak bayıltıldığı, iğneler yapıldığı sahne sarstı beni)

Ailesini bir arada tutmaya ve adil olmaya çalışan, evin babası.



Başka bir film izlemek niyetinde idim aslında. Ama, seansa yetişemedim. Kız Kardeşimin Hikayesi'de ne kadar dağıtabilir ki beni, okuduklarım abartıdır düşüncesi ile, başlayalı 5 dk. olan filme biletimi aldım.

Ama ekranda tam anlamı ile yansıtılan, hastalığın tüm zor dönemleri, yaşananlar, duygular koltukta sessizce kalakalmanıza neden oluyor. Belki acıtasyonu fazla düzeyde bulabilirsiniz ama, böyle bir filmde başka türlü aktarılamazdı sanırım. Çıkışta, kan çanağı olmuş gözler ve kocaman bir burukluk bırakıyor içinizde..

28 Ağu 2009

Sessizlik..



Küçük-büyük
Yanlış-doğru

Ruhumu bırakmam, ikilemlerde
Hayat bulamam, oyunların içerisinde..

Gölgem, bir adım öteye düşse
Varlığını/varlığımı önce ben gizlerim.

Parlasa ansızın
Gökyüzünde en büyük ışıltısı ile
Yıldızım..

Bir küçük düğmeye dokunur parmaklarım, kapatırım.

Ne debdebe
Ne şaşa

İki kelimemi
İki göz
Ve derinden hissedebilen..

Bir tek yürek görsün, kâfi !

27 Ağu 2009

Bilgi..

Küçük Not:

Blogumu bir hevesle, yeniden düzenlemeye çalışırken, profil fotoğrafım, üst resim, yeni bir şablon gibi...bir nedenle, izlediğim bazı bloglar silindi.

Bileyerek, istemeyerek olduğunu, belirtmek istedim.

Anlayışınız, hoş görünüz için teşekkür ederim.
Vildan.

Usanç..



Eti kemikten sıyırır gibi,
bütün alışkanlıklardan,
Alıştıklarımdan kurtulmamanın..
(Araya bir de A’yı eklemeli elbette, kurtul-a-mamanın)
İradesizliğindeyim.

İradesizim.

Oysa, akşam ezanının yankılarını işitinceye kadar
Tek lokmayı ağzına sürmeme azmini de, gösterebiliyor insan!

Bir bardak suya uzanmıyor el, bekliyor.

Alıştıklarımdan
Alışkanlıklarımdan

Her vaz geçişte..

Vazgeçemeyen
Diğer yanımdan, usandım.

25 Ağu 2009

Yılda bir kez, kendime:)

S I Ğ D A



Sokağı beğendim mi , bir bakıp pencereden

Çıkıp gitmek olmalı , özelliğim bu benim


Senin durman, küçük sevinçleri yaşadığımızın

Ey yağmur, ey sevdiğim


Durgunsa kahvelerin masalarında hava

Kuşsuz kalmışsa ağzım gözlerim gülmemekten


Dostumdan, gökyüzüne sürmeye kuş isterim


Uzaktan en uygun ballı yemişleriyle

Tutup öpmeye ceylan,

barınmaya kulübe

Küçük şeyler ormanına

bir güven bir güven


Böyle yanılma hiç görmedim

Ürküt kara martılarını kıyımızın

Yankılan,

mutlu kayığımı sığda kurtar


Ey ses,

ey yakın geçmişe ağzımla verdiğim.


Gülten AKIN

24 Ağu 2009

Kimi yada kimi? :)



Kimi,
Bacaklarımı topluyorum
Bedenime doğru çekip, büzülüp
Çenem dizlerime dayandığı vakit

Düşündüğümü
Beklediğimi varsayıp,
Sıçrıyorum kendimden, uzağa..

Kimi,
Küçük bir dal parçası buluyorum yerde
Arkama da bakmadan
Kolum geriye dönük
Yolda iz bırakıyorum, ince bir şeritle

Anlamadığını
Bilmediğini varsayıp
Savuruyorum tozları, havaya..

Kimi,
Karanlık perdeme az bir ışık vuruyor,
Koşup çekiyorum camlarımdan, örtüleri
Aydınlıktan kamaşırken gözlerim
Güneş diyorum..

Duymadığını
Hissetmediğini varsayıp
Karanlığa bürünüyorum, ince bir elemle..

22 Ağu 2009

yine..




Her defasında
aynı kederle
bükebiliyorsan

kırabiliyorsan
kalbimin
tüm katmanlarını

sızım sızım
sızlatıyorsan
yine de

yine de
..
Nasıl bir dayanma gücüdür
..
Nasıl sabır!
..
Ya savrulan tokadım
Ya tutuşan dudağım
Sönecek
Yanağında
..
Uzağımda dur..

20 Ağu 2009

Gün..



hangisi yalan

ansızın vücudu saran
hüzün nöbetleri mi

daldan dala kondurduğun
tebessümler mi

bir karga sesi duyulmuş olmalı
tozu dumana katan
kasvetli bir rüzgar

sesi büyüten
algıları derinleştiren
bilinmeyen

hissedilen..

( hisset..yankısı büyüdükçe büyüyor içimde
Susmazsa..Susturamazsam..
İçimde
En derinde
Sus
Sus! )


dünden farkı yok
yalnızlığının

bugünden
ne talebin olmalı !

18 Ağu 2009

...



kadın!

bir adım ileri gitmemeli, sözlerin

Söz olur!

Etki..



Kulakla boyun arasında,

hani o
ten kokusunu bastıran
parfümün kışkırtan
yakıcılığı..

avuç içinde kaybolan parmaklar yada
hafifçe, sıktığın.

Öperken dudağından
Usulca..

“Alev mi” dedin?

Cüretkâr belki de.

“Hepsi bir kenara”
Dedi kadın..

Bir tek
kadifeden yumuşak

ılık ılık

içimi gören,bakışınla
değme gözlerime..

eritme!

17 Ağu 2009

sen..



usul usul
çiziliyor yansıman,
boşluğa!

önce kelimeler..

anlamların
eklenirken birbiri ardına

gözlerin
gözlerime değdiği an

görüyorum sen’i
hep yeni baştan!

16 Ağu 2009

Lal Kitap / Nur YAZGAN


Kadın bedeni başlı başına bir elbiseydi. Şekilden şekle giren, her zaman içinde taşıdığı ruhtan önce fark edilen, taşınması zor bir elbise. Şık olmaya çalışmak, süslenmek, bakımlı olmak elbise üzerine elbise giymeye benziyordu bu yüzden. Münevver’in günlüğünü okuduktan sonra döpiyese olan tutkusunu da kaybetmişti Zeliha. Aşağı mahalledeki şık kadınların hiç üzülmediklerini, hiç yıpranmadıklarını sanıyordu o zamana kadar. Münevver’in acı içinde tükenen hayatının kendi hayatından çok da farklı olmadığını, peri taşıyan her kadının aynı yazgıyı paylaştığını düşünüyordu şimdi.

Böyle bir hayat yaşamak için ilhamın hışmına uğramaya gerek kalmıyordu hatta. Mahallesindeki kadınlar da neredeyse perili gibi yaşıyorlardı. Kocalarına, çocuklarına ilham veriyorlar; verdiklerinin karşılığında saçları ağarıyor, gözlerine yorgun bakışlar çöküyordu. Hayatın içinde adları yoktu buna rağmen.

Erkeklere aitti hayat, kadınlar sessizce bu hayata yön verir, korur, kollar, toparlardı her zaman. Yaşamak için gerekli olan her şey onların elinden çıkar, göze hoş gelen küçük ayrıntıları onlar fark ederlerdi. Yine de hayatta kapladıkları yer bir hayaletin kütlesi kadardı. Erkeklerin arasına karışıp onlar gibi çalışsalar bile değişmiyordu bu. Hayat, kadınların ulaşamayacağı bir yerdeydi; kendilerine evlerin içinde başka hayatlar kuruyorlardı bu yüzden.

Ve nasıl oluyorsa bu küçücük evlere sığıyordu yaşamaya aç yürekleri. Sessiz bir kabullenişti bu. Kendini inkâr eden, isyanı lanetleyen, evlerin içindeki hücreleri daha da küçülten kabulleniş. Esin perisinin seçtiği kadınlardan farklıydılar bu yüzden. Dilsizleşmek için başka bir varlığa ihtiyaç duymuyorlar, sessizce hayatın içinden geçip gitmeyi kabulleniyorlardı. Lal Zeliha’dan daha sessizlerdi; yüreklerine söyleyecek sözleri bile kalmamıştı çünkü.

Lal Kitap / Nur YAZGAN (2007 Duygu Asena Roman Ödülü)

12 Ağu 2009

...




İnan-a-madığın uzakken

yakınına da varır

bir gün

bir an

...

gerçeğe dönüşürken


şimdi ki zamanında adı

"olan" dır.

...

dilsiz bir kabullenişle

yaşa!

...

Sen inanırken

ya inan-a-mayan bakışlar ?

...

İknaya

hangi kelime yeter?

...

En derininde ki

susmak..

11 Ağu 2009

Güzel Bir Gece'nin Ardından..



Sevdan ile düştüm yaban ellere
Dalıp çıktım ateşlere küllere
Giyin de bir çarık
Gel ardım sıra
Dağlara yollara çöllere
Diyardan diyara bir yol
Sor beni yarim yarim
Bul beni yarim yarim
Gör beni yarim yarim
Ah beni beni
Sen kalem ol ben de kağıt
Yaz beni yarim yarim
Çiz beni yarim yarim
Çöz beni yarim yarim
Ah beni beni
Kurban olam kalem tutan ellere
Dertli dertli name çalan tellere
Yanık yanık türkü diyen dillere
Dağlara yollara çöllere
Volkan KONAK


Yer: Açık Hava
Kişiler : Mel ve Vili :)

Muhteşemdi..
Bu kadar içten kelimeler, doğallık, şarkılar..gözlerimizden yaş gelene kadar güldük. Tek biz değil, tabii ki. Açık Hava'yı dolduran tüm o kalabalık..


10 Ağu 2009

ninni..


Unuttur, tüm bildiklerimi
Sil..

Ne tatlıdır
seninle geçen zaman

Sar beni sıkıca, sar

Büyüt!

Uyku
Sız bedenime,

Tam da şu an
en ihtiyacım olan’sın.