3 Ara 2012

Sır..



Gün bitiyor.
Söz, öykü, çay
yol, müzik, 
kitabım bitiyor..

Yarına dair uykuyu beklerken 
her/tüm 
bitmelerde
en baştan 
sana sığınıyorum. 

Bilmiyorsun.

19 Eki 2012

Ses'sizlik..



Günlerini günlerine eklemeli; 
nedensiz, 
niçinsiz, 
sebepsiz, 
sorgusuz..
Sessizce yanyana okumalı dediğinde, 
sessizce dinlemeli.
Ki, ne çok konuşuyoruz
Yeter ki, ses mi olsun?

Sözün değeri?

26 Ağu 2012

Yılda bir kez kendime..




Baldamlası
.
İçinde çiçekler büyüttüğün zamanlardı
ırmağında yıkandım
rüzgarında kurudum
eğildim dünyayı kokladım
bir iyilik oldum güzel ağzında

gözlerinde yıldızlar gezdirdiğin zamanlardı
gövdenden gövdeme akan bir karanfil gecesi
denizine geldiydim senin
kendimi seninle değişmek için

Birhan Keskin

15 Ağu 2012

güne not..

Bu öfke bileylerken içimi
keskinleşen en yumuşak taraf / tarafdı
kalbim!

*
Ne önemi olabilir ki
yarına vardığımızda, bugün dediklerimizi
onlar unutacak olduktan sonra?

Ben
Hatırladıkça "ah" edeceğim!
-beddua'dır bu-
*






5 Ağu 2012

Sükunet..



Uyandın
herkes için aynı mıydı dünya?
Bilemedin.

Karışırken kalabalıkların arasına
Öylesine
boştu ki, için..
Anlamamalarına şaştın!


***Küçük ek anlama anlam katmak için : Uyandın..yastığa dayalı başını kaldırıp uyanmak değil!

martı..


Süzülürken mavi gökte
uçsuz
bucaksız
ne güzeldiniz!

İnince toprağa
kuru ekmek parçasını
gagasından hırsla çekip alırken
güvercinin
apaçık canavardınız!

28 Tem 2012

deyim..


Alıp giden birileri olmalı, "başını" yerine cümleleri
sanki 
denebilmeliydi ki
Yükte hafif anlamda ağır!
**

Anlayana 
söz az, 
Anlamayana 
hep aynı
hep aynı
hep aynı
nakarat!
**

Geceydi,
gündüzdü..
Gündüzdü hatta sabahtı dedi!
Sabahtı da
gecenin serinliği kalmıştı üzerinde.
Şiir dedi..
Sessizlikte
damıttı sözcüklerini!
**

25 Haz 2012

Şairin Romanı / Murathan Mungan -2-


Neden sonra uçarken yorulup bilmediği bir kovuğa sığınan göçmen kuşların tedirginliği içinde hissediyor kendini. Yaşam, yolunuzun üstündeki geçici sığınaklarla dolu. Biliyor: Bazen yolda fazla eğleşir, bazen sığınakta fazla kalır insan. Yazgının dikiş yerleri birbirini tutmaz. Ezberini tazeler gibi yaşamın ona öğrettiklerini düşünüyor; Yaşamda istek korku hep var olmuş, güvenceyse hiç olmamıştır. Yol üstünde bulduğun boş bir ev, seni ne kadar saklayabilir? Tedirginlik: İçinin kopmaz parçası; yeniden yollara, uzaklara çağırıyor. Zamanla ruhundaki bir çok şeyi eksilten yılların değil gidermek, seyreltmeyi bile başaramadığı o tedirginlik.
***
Şairsin “anlam” denen şeyin insan hayatı için taşıdığı anlamı herkesten çok senin bilmen gerekir. Hayat boştur! Herkesin her zaman dediği gibi boş! Onu dolduran anlamdır yalnızca. Bizim ona verdiğimiz çeşitli anlamlar. Bazıları hayat anlamından boşaldığında, onun gerçek yüzünü gördüğünü sanır; hayatın görülecek bir yüzü bile yoktur oysa…O kadar boştur işte hayat, sen bir an önce onu kendi anlamlarınla doldurup güzelleştirmeye bak! Ömrünü ancak böyle hayat yapabilirsin.”
***
Ortak anılarının, andaçlarının çoğaldığına karar vererek, kendilerini biraz daha büyümüş hissettiler. Sevginin, ilginin, inceliklerin, insanı daha çabuk büyüttüğünü kendi kelimeleriyle düşündüler.
***
Tabiatın öğrencisi olmayanın iyi bir şair olmayacağına, şair kalamıyacağına inandı hep. Adımları dalgınlaştığında gene de doğru yolda gitmesini sağlayan içindeki kuzey taşıydı. Gövdesini yola emanet edip kendi iç âlemine kapandığı böyle anlarda insan, önceki zamanlardan kalma ulu ağaçlardan acayip düşüncelerin döküldüğünü sanabilirdi. Ne de olsa kadim inanışlara göre bir ormanda düşüncelerle yapraklar aynı dalın kardeileri sayılırdı.
Yaprakların ruhu dalgınlaştıran yeşiline kapılıp, hatırlamak dediğimiz şeyin, geçmişi şimdi için yeniden yaşama deneyimi olması üzerine ince düşüncelere dalıyor.
***
Kişi zamanla kendini tüketir; ne artık yeni bir şey öğretebilir kendine ne de benliğine önceden bilmediği yeni bir şeyle karşılaşabilir sanıyordu. Yanılmıştı. Yanılmalar tükenmiyor, her yaş dönümü kendine özgü yanılgalarıyla gelerek o güne dek yaşanan deneyimlerin öğrettiklerine ilişkin kireçleşmiş ezberlerini boşa çıkarabiliyordu.
***
“Boşluk dediğin de bir yoldur aslında; ama onu görebilmek için yolu bir boşluk olarak görmen gerekir.”
***
Birden bire buraya geldiği içim bir pişmanlık çöktü üzerine. İnsanların çoğu, daha tanıştığı ilk anda yormuş, usandırmış oluyorlardı onu. Yüzlerinden, davranışlarından bütün hikayelerini bir çırpıda okuyor; numaralarını, pozlarını, küçük oyunlarını; kendi aralarındaki hile, haset ve kıçkançlıklarını anlıyor, hatta bütün bunları anladıktan sonra kensine sıkılacak zaman bile kalıyordu.
***
“Daha gençken, bulunmak zorunda kaldığı bazı toplantılarda insan haklı olarak, “benim burada ne işim var” diye sorar kendine ve bir yaştan sonra artık bu soruyu sormayacağı bir hayat yaşayacağını sanır” diye geçirdi içinden Bendag. “Şu yaşıma geldim ve hâlâ soruyorum: Benim burada ne işim var ?”

26 May 2012

diyemem hiç kimsem yok..



bütün günaydınlarına çarptım bu sabahın
saymadım, kaç kere düştüm?
yapmadım hiç hatır gönül hesabı
gördüğüm bütün kahveleri içtim.
sonra kim bilir kaç kere
kaç kez
suyla doldurdum avuçlarımı beyhude yere
oysa bir aynanın buğusunda, hala uykulu duruyordu yüzüm
uzun uzun baktım
her penceresinden günün
bekledim gelmedi
özlediğimi gizledim
kelimelerime sokulmayan anlam gibiydi, mutluluk
bir solgun örtüydü, gökyüzüm
şimdi gözümle suladığım sardunyalar bile kurusa da bir bir
diyemem hiç kimsem yok
bu haksızlık olur elbet varken, hep bir hüznüm!
bütün dakikalarına takıldım saatlerin
itekleyip durdum zamanı öyle tahammülsüz
arada meraklandım yağmura da bakındım
dikmişler gökyüzünü meğer
halbuki yırtmak için ben ne çok uğraşmıştım
yine de ihmal etmedim
her yarım saatte bir intihar ettim
bir ikindi sigarası dudaklarımda
o söndü
ben yaktım
ben söndüm
o tüttü
yani denedim
lakin olmadı
hayret oysa hep olurdu, ben böyle olsun istemezdim
dediklerim
bütün günaydınlarına çarptım bu sabahın
düştüm
kalktım
sustum
söylendim
her penceresinde ayrı ayrı eskidim bir öğle vaktinin
küstüm
kızdım
her şeyden bezdim
keşke bitsen, dedim bakarken gözlerine bir ikindinin
keşke dursan, diye mektup yolladım kalbime
keşke çiçek olsaydı taş parçaları
keşkeler denizinde ben bir kürek mahkumu
saklamaya çalıştım
biçare
bilmem siz de inanır mısınız yaranın mahremiyetine
rüzgarın açıp bıraktığı rast gele bir sayfa gibiydi içim
ama neyse ki
neyse ki sonunda yetiştin
yetiştin ey sevgilim, gece!
kime söylesem anlamayacaktı nasılsa
çünkü hiçbir kağıda
hiçbir kağıda bir güneş çizemediyse çocukluğun
reddediyor günleri
reddediyor sonra hep
sen büyüsen de
ruhun..
bütün günaydınlarına çarptım bu sabahın
bir taş ağılığındaydım nasılsa
düşmeye
yer
seçmedim ...
Not: Okuyup okuyup, çok beğendiğim için çaldım..Yazan, emek sarfeden;http://biraznefes.blogspot.com/

16 Nis 2012

Edep!



"......Tasavvufun yüzyıllardır baş tacı ettiği bu kelime nasıl oluyor da hem bu kadar göz önünde, aleni; hem de kapalı bir kutu, adeta sır bize?

Haddini aşmamak, kalp kırmamaktır edep.

Sadece o değil; haddini aşıp, kalp kırmaktan ödünün patlaması demektir. İstisnasız ayrımsız her insan, her canlı varlık, tıp tıp atan her yürek, avuçlarımızın arasında tuttuğumuz billur bir kâsedir. Dışı nasıl olursa olsun özü narin ve nazenindir. İçin titrer. Düşürmekten, düşürüp de kırmaktan öyle korkarsın.
.....
Bilmediğin konuda susmak, bildiğin konuda ahkâm kesmemektir edep. 
Bilgi bir perdedir. Sen ne kadar bilirsen bil, nasıl bir âlim olursan ol, en cahil görünen insandan bile öğrenecek bir şeyin vardır elbet. Edep bunu unutmamaktır.

İnsan ayrımı yapmamaktır edep.

Sokaktaki bir berduşun yanında da, Karun kadar zengin yada Süleyman kadar muktedir görünen yanında da aynı sakin idrakle durabilmek; saydam ve şeffaf olabilmek; girdiğin mekanâ yada konuştuğun adamın nabzına göre laf değiştirmemek, ince hesap bilmemektir edep.

Aşırılığa gitmemektir edep.

Hileden, desiseden, yalandan ve zorbalıktan hazetmemek; kimseyi aptal yerine koymamak, aşağılamamaktır. Tek başınayken de başkalarının yanındayken de şefkati elden bırakmamak; dış görüntülerden, parlak kabuklardan, ünvanlardan, payelerden etkilenmemek; her işte her adımda yüreğe bakmak, yüreğin ibresine göre yol almak...ve ha bire "ben" demekten vazgeçmektir edep.
....
Öyle kelimeler var ki, harf öbekleri olmaktan çıktı, gündelik hayatımızın akışını şekillendirmeye başladı. "Hoyrat" bunlardan biri. Hoyratız birbirimize karşı. Ve sağımız, solumuz, önümüz, arkamız...hoyrat. Yolda yürürken birbirimize bakışımız, evlerimizin çatıları altında birbirimizden söz edişimiz; konuşmalarımız, dedikodularımız, ithamlarımız, özyargılarımız, zanlarımız, yaftalarımız, dışlamalarımız..hep ama hep hoyrat. O kadar çok hırpalıyoruz ki birbirimizi, öylesine hırçın bir iklimdeyiz ki..Halbuki bu arada uzaktan bir yerden sesleniyor eski mi eski bir öğreti. Tembihliyor usulca.

"Edep ya hu edep!"

Firarperest / Elif ŞAFAK

21 Mar 2012

tekrar..



burnunu sürte sürte
sırtına vura vura
öğretirken hayat!

takılıp
tekrar tekrar
aynı yerinden
bitiyor-başlıyor film!

bin kez
söylene söyleye
siteme varmadan
dönüyorsun..
"sab"ırla! **


**sab : Çetin, zor, müşkül: Sâb iş.

29 Şub 2012

Şairin Romanı / Murathan Mungan -1-

"iyi şiir doğa gibidir", derdi ilk ustası, "en çok kullanılan kelimelerle bile şaşırtmayı başarır.

***

"Şiir, bir iç kale sanatıdır." Çocukken anlamadan hoşuna giden bu sözün içinde kendine bir yer bulması zaman almıştı. Kuşanmayı, saklanmayı, sakınmayı, korunmayı, geri çekilmeyi öğrendikçe..Dışımızı çevreleyen surlar başkalarını yanıltmak yada uzak tutmak içindi.

***

Bir insan kalabalıklar arasında kendini saklamak istediğinde, görünürlüğün derinlerinde kaybolarak da yapabilir bunu. Hep orada durduğu halde, kimse farkına varmayabilir onun. Saklanmanın bir yolu da budur; en azından Bendag'ın en iyi bildiği yolu..

***

Bir şiirin adımları gibi dedi. "İç sesi gibi, gizli sözü gibi, saklı uyaklar gibi; tüy gibi yürüyorsun, gölgenin şiiri gibi. Yeni anlam kapılarının önünde ansızın beliren gümüş gölgeler gibi. Hem hafif, hem sağlam. Kökü toprakta adımların sekmesi, ayak değdirdiğin bulutların uçması gibi. Adımların değişiyor, uyanıkken attığın adınlar gibi değil adımların. Uçurumları ölçer gibi yürüyorsun. Akarsuyun üzerinde yürür gibi ışıklı yürüyorsun.

***

Bir an hiçbir şey değişmemiş gibi geldi ona; sanki her şey dün kaldığı yerden aynı biçimde devam ediyormuş duygusu dipdiri bir kuvvetle yokladı içini. Değişmezliklerin insanda kimi zaman ümit, kimi zaman ümitsizlik uyandırdığını bilmiyor değildi. Zamanın en büyük aldatıcılığı, nelerin değişip nelerin değişmediğini insanlardan saklamaktaki hüneriydi; belki de değişenleri, değişmeyenler sayesinde gözlerden kaçırabiliyordu.

***

Her biri yeryüzünü ayrı ayrı adlandıran birer şiirmiş gibi, her sözcüğünü tutkuyla yazıyor, sözcükleri karşısına alıp bir süre tarafsız gözlerle bakıyordu onlara. "Sözcüklerin aynasına bakmayı bilmeyenlerin yazdığı şiirden ne olucak?" derdi ustası. "Buna gözü olnayanın, şiire kalemi mi olur?"

***

Öğrenerek yazdıklarıyla, yazdıkça öğrendikleri içinde değişe tokuşa kendi zamanını katediyor, hem sözcükleri hem ruhunu damıtmayı öğreniyordu. Şiirin bir yük indirme sanatı olduğunu, erken yaşta sırtlandığı o hantal sözcüklerin ağırlığı ve vazgeçmenin gücü öğretmişti ona.

14 Şub 2012

gün'e..



Kıcasık öpersin,
Uzun zamana yayılan
derin bir duyguyla...


7 Şub 2012

sır..



Suskunlukların vardı
utanmayı bilişlerin
çekingenliği taşımışlığın
uzak durmuşluğun vardı!

köpründü.
kıyının bir yüzü sen
bir yüzü insanlar.

Bilemedi /n !

15 Oca 2012

Alıntı..



BİLSEM GELİR EN GÜZEL GEMİLERLE SULARINDA KALIRDIM


yüklenip
o nedensiz savaşlardan
arta kalan korkuları
bilsem
gelir en güzel gemilerle
sularında kalırdım

yıldızlar yenik düşüp geceye
kısmışlardı ışıklarını
ama olsun
seni çoğaltmak vardı
bir göz ucuyla kıvılcımlardan

bir gece
gizlice sularından geçmiştim
nice bozgunlar oluyordu
kanlı savaşlar yangınlar

bilsem
gelir en güzel gemilerle
sularında kalırdım

ötelerde şölenler vardı
yetişemem sanıyordum

Tekin Gönenç

Not: Ayşe Kulin'in Gizli Anların Yolcusu Kitabını okuyorum. Şairin kısa ve vurucu kelimeleri eklenmiş kitaba, tanışmış oldum, sevdim..


Ek: Yukarıda yazdığım satırları okuyarak, mailime yazan Tekin Gönenç'e nazik davranışını için yeniden teşekkürlerimle..

"MERHABALAR,
AYŞE KULİN'İN "GİZLİ ANLARIN YOLCUSU" KİTABIYLA İLGİLİ BİRÇOK BİLGİLER ARASINDA
SİZİN DE DEĞERLİ YORUMLARINIZI BANA İLETTİLER.
BEN DE BU VESİLE İLE SİZE TEŞEKKÜRLERİMİ İLETMEK İSTEDİM
SEVGİYLE KALIN
MUTLU KALIN
TEKİN GÖNENÇ"