Yağmuru ayakta karşılayan ağaçlar gibi, demek geçti içimden bir an
yağmuru ayakta karşılayan
ağaçlar gibi
sonra kızdım içime hemen
başka şeyler düşünmelisin ! dedim
hadiii çabukkkk ! başka şeyler
Mesela ahşap bir evde kahve kokusu şimdi
yahut bir ilk okul atlasında kıvrım kıvrım bir ırmağın inceliği
hani sıcaklığı, ellerin içindeki ellerin
ve kollarında yaşamak acı geçirmeyen bir sevginin
olmuyor ...
olmuyor ah ! delireceğim
yağmuru ayakta karşılayan ağaçlar gibi çünkü
yağmur altında ağaçlar
gibi
kıpırtısız
yağmurda ağaçlar kadar yapayalnız
üstelik yağmur kim ?
ağaçlar hangimiz ?
sanırım upuzun bir güz gibi içime döküleceğim…
Nereye saklanır ki, mutsuzluk dediğin her yerden görünür
gibi yürüyen biri geçti az önce önümden
değil mi ! diye bağırdım ardından
değil mi ?
nasıl genç kalır insan mazisi yaşlanırken ?
duymadı ...
Peki şimdi kim yazabilir bitmiş bir sesi yeniden
söyleyin neyle değiştirebiliriz mevsimlerinin yerini?
ve hangimiz çıkartabilir
çiçeklere boyun eğdiren o şeyi ömrümüzden?
Ah bu üzgünlük yine
kilitleyeceğim en nihayetinde cümlelerimi bir sessizliğe
hadi n'olur başka şeyler düşünelim
lütfen başka şeyler ...
Mesela "sevgili ilk cümle" diyerek başlasak bir mektuba
yahut hep beraber gitseydik
kağıttan katlayıp yaptığımız bembeyaz bir uçakla aya
yada bir umarsız rüzgar gibi süzülseydik bir gün bir
tepeden…
Sahi söylemiş miydim düşlerimde bir su çiçeğini yaşatıyorum ben
düşlerimde bir su çiçeğini, yaşatıyorum!
Gerçeğimde göllerim
nehirlerim
ve ömrüm
kahrından kururken
Yok olmuyor, çaresiz bu bahsi burada keseceğim
çünkü ağzım bir lekeye dönüyor ne söylesem
çünkü dudaklarım bulamıyor yerini mutlu sözlerin
belki de yara bende değil
belki ben bir yaranın içerisindeyim
belki zehrin külü de zehir
korkarım bir günü daha kendimi üzerek bitireceğim!
Yağmuru ayakta karşılayan ağaçlar gibi, demek geçti içimden
yağmur altında ağaçlar
gibi
değil mi, dedim kendime
değil mi ?
kök vermiş gövdemiz yalnızlıklara
ruhumuzsa ölü çiçekler, sunduğumuz kısacık mutlu anlara
ki aşk bir kaldırımda bulut parçası şimdi
ve gizleyecek değilim elbette
saçakları en çok yağmur kokan bu şehirde
hayatın
zamanın
ve bir yolun hep en yanlış yerinde
ve hanidir bomboş duran bir dükkanın kirli camında
unutulmuş eski bir ilanım ben
terkedilmiş bir dükkan camında
unutulan
eski bir ilan..
ne anlamıma dair bir fikrim
ne imlamda bir payım
yoktur!
Rengi solmuş bir kağıtta
durur öyle yazılmışlığım
“yağacak hiçbir şeyi kalmayanların göz kuruluğuna çare
bulunur”
bir gün yırtılırken, gülümseyeceğim!
Not : http://biraznefes.blogspot.com.tr/2014/02/ciceklere-boyun-egdiren-sey_14.html
Çok beğenince, eklemeden duramadım..