30 Tem 2009
Zehir /2
Astıkça, asarken ben yüzümü
kırılmış bir aynanın
etrafa saçılan camları gibi..
dağılırken, de sen ister buna
Bir anda..
Gece çöktü tüm karanlığı ile
gözlerime
içime
katran karası..
Durma önümde
Yolumda
Kanadım ya, kanatırım!
27 Tem 2009
Yok'tu..
Yoktu belki de
gelmeler, gitmeleri olduğunda..
özlemler
kavuşmaları yarına ertelerken
hasretim hoşgeldin diye
mırıldanan oldun.
İçi-dışı
boş bir sevdaydı
avucunda sıkıca sardığın.
biraz gözyaşı
bir burukluk
az da acı
akarken içine..
Ardından, döktün
içinin huzuru ile..
"su gibi"
aktı
gitti..
Ki, yoktu belki de!
26 Tem 2009
Karala'ma...
Hiç söylemediğin bir söz söyle bana dedi kadın.
Gözlerimi kapatıpta hayallere dalmayalı, o kadar zaman oldu ki..ve bir surete ( evet müsvedde gibi tam da öyle bir ifade) güvenmeyeli. Şimdi karşımda duran bu henüz tamamlanmamış gülümsemen ve yüzünle, bana bakıyorsun.
Ama ben kim olduğunu bilmek dahi istemiyorum, sen de bunu bilmiyorsun!
Yeni yeşeren bir ilkbahar çiçeği zerafetinde, sevinçlerim vardı. Belli kalıpları aştı/aşacak isteklerim..ve umudum. Umut dediğim nedir ki? Her güne yeniden, yeni bir umutla başlamak kadar sıradan..Sıradan mı? dedim. Olağan.
19 Tem 2009
güneşin tadı'nda..
Sağanak ardı
ağacın en yüksek dalından
süzüm süzüm
süzülen..
bir ince yeşil yapraktan
ha şimdi
ha az sonra
damlayıp
karışacakken, kuru toprağa
yağmur damlası..
ağaçları
yeşilliği
delip geçer mi ışığın, gücü ?
bitimi..
belki göze görünmeden
uçan nem..
buluta kavuşma telaşında
o erkenci yağmur damlası
Varsın, sonu da
bu olsun.
Güneşin tadında o...
10 Tem 2009
Yeni..
4 Tem 2009
Öylesine..
Uzun bir zaman sonra, ilk kez onu görmek için yanına gittiğimde..yarı karanlık, yarı aydınlık, belki de tam ifade ile loş bir oda da, kapısı kapalı, divanın üzerinde uzanmıştı.
Oda değişmemişti, pencereler, divan, mutfak tezgahı ve köşede duran maşınga..
O da değişmemişti aslında. Belki bir tek gözleri..
Yıllarını paylaştığı kişiyi, çok kısa bir süre önce kaybetmişti. Kaybetmek...İstenmeden, istem dışı olduğu için kaybetmek! Bir daha bulma, ümidi olmadan..
Yine de, küçük bir çocuğun sözlerine, kahkalarla gülen bir sesi vardı. Ve, gerçek yanlızlığa, hüzüne bulunan bakışları.
O zor, irili ufaklı taşlarla dolu yolu, narin şehirli terliklerimle yürümeye çalışırken, gördüm onu. Bahçe duvarının ardına koyduğu, sandalyeye oturmuş, uzaklara bakarken. Anımsadığım hep, konuşurken bile gülen sözleriydi. Takılmaları, sataşmaları, tatlı bir sevecenlikle..İriydi, güçlü. Şu an gördüğüm, omuzları düşmüş kişi de o ydu, yine de.
"hoş geldin" dedi gülerek.
bir-iki bildik söz işte, kanıksanan.
Nasılsınıma" karşılık "iyi değilim" i beklemediğim de, doğru. "geçmiş olsun" derken, nasıl da yavan geldi, sesim kulağıma.."sağol" derken, yine de mutluydu, anladım.
Küçük bir yerde, küçük hırslarını, küçük düşlerini, büyük yüreklerinde taşıyan, insanlar hâlâ var.
Oda değişmemişti, pencereler, divan, mutfak tezgahı ve köşede duran maşınga..
O da değişmemişti aslında. Belki bir tek gözleri..
Yıllarını paylaştığı kişiyi, çok kısa bir süre önce kaybetmişti. Kaybetmek...İstenmeden, istem dışı olduğu için kaybetmek! Bir daha bulma, ümidi olmadan..
Yine de, küçük bir çocuğun sözlerine, kahkalarla gülen bir sesi vardı. Ve, gerçek yanlızlığa, hüzüne bulunan bakışları.
O zor, irili ufaklı taşlarla dolu yolu, narin şehirli terliklerimle yürümeye çalışırken, gördüm onu. Bahçe duvarının ardına koyduğu, sandalyeye oturmuş, uzaklara bakarken. Anımsadığım hep, konuşurken bile gülen sözleriydi. Takılmaları, sataşmaları, tatlı bir sevecenlikle..İriydi, güçlü. Şu an gördüğüm, omuzları düşmüş kişi de o ydu, yine de.
"hoş geldin" dedi gülerek.
bir-iki bildik söz işte, kanıksanan.
Nasılsınıma" karşılık "iyi değilim" i beklemediğim de, doğru. "geçmiş olsun" derken, nasıl da yavan geldi, sesim kulağıma.."sağol" derken, yine de mutluydu, anladım.
Küçük bir yerde, küçük hırslarını, küçük düşlerini, büyük yüreklerinde taşıyan, insanlar hâlâ var.
avuntu..
Sokak ortasında,
su birikintisi sevincini yaşayan
güvercin..
değen
en az, tenine
ılık bir serinlik
cümlelerin gidip-gelirken içinde
kalan
en çok, dilinde
nemi
süzülüp giderken
sakladıkların.
dönüp baksan
dışına.
tepende, yakan güneş..
kanadında, toz toprak..
su birikintisi sevincini yaşayan
güvercin..
değen
en az, tenine
ılık bir serinlik
cümlelerin gidip-gelirken içinde
kalan
en çok, dilinde
nemi
süzülüp giderken
sakladıkların.
dönüp baksan
dışına.
tepende, yakan güneş..
kanadında, toz toprak..
1 Tem 2009
Maraz/Hande ALTAYLI
Çocukken dünya kocaman bir oyun bahçesiydi ve senindi. Bilinmezdi, heyecanlıydı ve hayal kurabildiğin ölçüde sana aitti. Geleceği bilmiyordun ama onu gönlünce şekillendirebileceğine inancın vardı. Her şey ama her şey bir ihtimaldi. Dünyayı güzek kılan da işte o ihtimallerdi. Her filmde yeni biri olabilirdin, her kitapta başka bir ömür sürebilirdin. Zengin, ünlü, astronot, veteriner, doktor, mutlu, prenses, başbakan, gizli ajan, ressam, rock yıldızı, futbolcu, hiçbiri imkansız ya da uzak değildi.
Yaşlanmak ise ihtimallerin azalmasıydı. Sahip olamayacağını bilerek bakmaktı etrafa, geçmiş olsun demekti. Asla o kitaptaki adam yada kadın olamazdın artık.
"Sınırlı mutluluklar dönemine hoşgeldiniz" yazan görünmez bir tabelanın altından geçerdin!
"Gerçekler dünyasına hoş geldiniz! Yetinmeyi öğrendiniz mi, öğrenmeniz gereken tek şeyi?"
Gençliğin bittiği yer, hayatın bittiği yerdi aslında, ikinci baharlar falan hep palavraydı, dünya senin sahibindi ve hapı yutmuştun.
Maraz / Hande ALTAYLI
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)