25 Haz 2010
Yitikler Gecesi / Gülten AKIN
Şimdi dünya boşlukta yavaş
Sen bütün canlılardan uzaksın yalnızsın
Rüzgâr uslandı doruklarda
Dağ çiçekleri uykuya vardı
Ay bacadan aştı uyumaz mısın
Bir ıslak serinlik yürüdü
Kara sokaklardan içeri
Çıtırdadı durdu bütün gün
Ayaklarının altında bir şeyler
Bütün gün ölüler gibi sustun
Bilsen ötesi aydınlık çizginin
Delice yakardın eski şiirlerini
Bir tutam bulut iki damla yağmur için
Yeniden sevinirdin içten içe
Bilsen ötesi aydınlık çizginin
Bu hal senin halin değil
Bütün gücünü yitirmiş
Bu hal senin halin değil
Yaşamanın kendisini yitirmiş
En insan yanıyla sana dönük
Dost dediğin ne gün içindir
Unut uzağı olduğu yere
Kaldır yatağından vakitsiz
Kaldır başucuna getir
Şimdi dünya boşlukta yavaş
Sen bütün canlılardan uzaksın yalnızsın
Rüzgâr usandı doruklarda
Dağ çiçekleri uykuya vardı
Ay bacadan aştı uyumaz mısın
Gülten AKIN
21 Haz 2010
mukayese..
13 Haz 2010
uç..
Sonra…
büyük geniş duvarlara dayarsın başını, omuz yerine.
cam dışında akar süzülür, durmaz yağmurlar
içinde karartısı
ışık; düğmeye bastığında etrafını sarandır.
Sonra..
Amacı kalmaz hareket edebiliyor, olmanın
Soğuk karanlık bir kuyu dibi
Ev olur mu, yalnızlığa?
Sonra..
Aylar boyu gözlerin açıkmış ağırlığında, uykulara yatarsın
geceden sabaha..
sabahtan geceye uzar.
yorgunluğun; bir yastıktan diğerine taşıdığın.
Şimdi..
İçinde, bir minik kelebek
Çarparken kanatlarını
Ya düşecek
Ya uçup gidecek!
Sesini duyuyorsun, yüreğinde..
7 Haz 2010
İsmail / Reha Çamuroğlu
Tarih kitaplarında okutulmayan, yaşayan birer canlı olarak öncesi ile başlanıp, İsmail'le noktalanan ama elbette ki, bir devamınının da olduğu bir anlatımdı. Farklı bir din, farklı bir görüş, farklı bir var olma çabası. Öğrenmek, bilmek adına okunmalı...Kıyım, kan, şiddet kavramları bulunduğunuz yerdeki bakışa göre değişebiliyor. Onur savaşım derken siz, karşı tarafta ki pek çok masum insanı da öldürmüş oluyorsunuz..
Sonu olmayan, sonu olamayacak hayatın gerçekleri aslında!
Sonu olmayan, sonu olamayacak hayatın gerçekleri aslında!
Kitabın içeriğinden çok hoşuma giden bir satır eklemek istiyorum. Şiirle ilgili olduğu için.
"Eskiden bir şiirin birden fazla anlamı olabileceğini bilmezdi. Okur ve kelimelerin anlamları üzerinde durmaksızın genel bir anlam çıkarırdı. Oysa Necm'den öğreniyordu ki, tasavvufta bir şiiri değerli kılan en önemli unsurlardan biri, şiirin birden fazla anlamı birbirleriyle çelişmeden taşıyabilir olmasıydı. Bir şiir herkese bir şey anlatmalıydı: Ümmiye, âlime ve arife. En önemlisi, avama ve havasa anlattıkları, kendi çerçeveleri içinde tutarlı ve anlamlı olmalıydı. Avam anlamalıydı, anladığı elbette kendi doğrusu olacaktı, havassın da öyle. Bu farklı doğrular, aynı kelimelerle ifade edilmeliydi. Bu nedenle kelimelerin yapılan, farklı anlamları ve çeşitli kesimlerde aldıklan özel anlamlar çok iyi öğrenilmeliydi. Nesimi'nin şiirindeki "dilber" kelimesinden avam başka, havas başka bir şey anlardı. Ama ikisi de doğru olamlıydı. Bu iki seviye de yanlış anlamlar verilmemeliydi."
4 Haz 2010
tekrar..
1 Haz 2010
sağanak..
çiseliyor
hızlı ve sert dokunuşlarıyla, sağanak halinde anılar.
yüzüne, yüreğine damlarken beliriyor
sorular
sorular..
nedir ispatı özlemin? sözler mi?
değer hangi terazide tartılabilir?
özen- itina- ayrıntı- incelik
cevap olabilir mi, öneme?
Oysa ki, tek bir düşüncenin
ardında değil midir, gerçek?
uyandığında güne, ilk aklına gelen hani
sokakta adımını atarken telaşla, esip geçen yüreğinden
elin çenene dayalı bakarken bir aracın penceresinden, sokağa
"o şimdi ne yapar?"
artçı bir deprem gibi titretmiyorsa içini, özlem
gerisi vs.vs.vs.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)