
31 Ara 2010
dalga..

20 Ara 2010
aşk'a dek..

anlatayım:
19 Ara 2010
akis..
16 Ara 2010
kış masalı..
7 Ara 2010
ilmek ilmek..
4 Ara 2010
neden..
28 Kas 2010
New York'ta Beş Minare /Mahsun Kırmızıgül


Prensesin Uykusu / Çağan Irmak

26 Kas 2010
Doyma Noktası / Sema Kaygusuz
22 Kas 2010
fırtına..
21 Kas 2010
Son Ada / Zülfü Livaneli

26 Eki 2010
kısa kısa..

"yüzünü
gözlerini
kaçırma benden, ruhunu bildiğim
göz bebeğinin sıcağını özledim "
**
yankılanır tiz sesler, içinde
sokakta
kaldırım taşı üzerine
düşürken
anlamı bozuk umutların!
**
izleri belli
ne yapsan da
göz kenarlarında!
taşıyor kenarlarından yapıştırdıkça
bulanıyor
az tutkal beyazı
az hüzün karası!
**
solarken dalında
sararırken
o, son ince yaprak
rüzgar dokunur saçlarına
usulca, şefkatle
son baharda..
**
uçuşur eteklerin
döne döne
varırken maviliğine, denizin..
dalgasında savurduğunun
farkına varmaksızın!
**
20 Eki 2010
kaos..
7 Eki 2010
his.
6 Eki 2010
tekrar..
22 Eyl 2010
bakış açısı..

Ne zaman ki çocukluğa döner sözler
İçin ısınır anımsarken..
Küçük
masum öpücük konarken
dudağının kıyısına
hesapla
kaç sözün toplamı anlatır seni, ona?
Avuçlarından süzülüp biten; biriktirdiklerinden
Olsun derken, olmadıklarından
Tükendiklerinden,
tükettiklerinden
sen büyürken
o küçülen
heveslerinden
Durdum, gidemedim iki adım öteye!
Hadi,
uzattım ellerimi
Biraz huzur verir misin?
7 Eyl 2010
Talep..

Chris Brown Ft Ester Dean - Love You.mp3
Sen,
kendini katarken anlattıklarına
ağaç dalından sallandırırdın ayaklarını
biraz uçuk
biraz özgür
en çok çocuk..
Sırtımı dayarken
eksilmeyeceğini bildiğim
sıcağın değil, sendin..
**
Ucu bucağı nerededir gökyüzüne yükselen sesinin
Gözlerimle takip ederken yakaladığında
Avucun içine saklasam ya yüzümü?
**
Mırıldanırken şiirimi
Tozları silkeledin, örtüleri attın
üzeri açık tüm sözlerin!
Benim kadar, sen de hisset isterdim..
1 Eyl 2010
Kısa kısa şiirler -kendi deyimi ile notlar-

KENDİKENTİNE
Sertten poyraz çarpar
ışıklarımı söndürdüğüm
direklere
evime hapseder..
Boşluğundan
basmaya ürkersin; sokaklara!
- - - - -
İZ DIRAP
Ne dindirir seni mi?
- - - - -
KUMBARA
Ne zaman
iki güzel kelime yan yana getirsem
bir
kenara
''sana '' saklıyorum
senden sonrası yok
senle, sonrası var!
- - - - -
FAZLA
küçük
engeller bırakmaktaydım
bana ulaştığın
ara sokaklara
belki
takılıp
düşerdin
ve
içindekiler
dökülebilirdi ...
sen; her zaman
''bir aşk için fazla''
dikkatliydin.
Not: http://cnberk.sosyomat.com izin için teşekkürler :)
30 Ağu 2010
kaçış..
28 Ağu 2010
denizde akşam..

Gecem de
denizin siyah dalgaları üzerinde, parlayan mehtap
Işıklarından yol yapıp
Sunma!
Özlediğim efkâr mı sandın?
**
Fısıldardım, kulağına vakit dünken..
Söz, onunla tamamlanmaz mıydı?
Çıkıp yollarına, sen derdim
Benle başlayan hikayelerin, vardığı son durak
Sen!
**
Baharın ilk günü..
Sesim yetişmedi –sandım- ardından
Susmuşum , yanıldım.
**
Dalıp dalıp gidiyorsa gözlerim
Sularına
Ağırlığını al, bakışlarımın
Aksin
Aksın birkaç damlayla
Silerken elimin tersiyle
Yüreğimden havalansın kuşlar
Çığlık çığlığa!
**
Eylül, kapımda
Gülüyorum da
Yaşıyorum da
Severim de, eylül’ü sevdiğim kadar!
Özlemin en tenhamda, alev alev yanar
Unuttuğun kadar, unutulmasan da!
Hasret; keskin dişlerini geçirip etime
parçalarken ufak ufak
Duymasan, bilmesen ne değişir?
**
Gecem de parlayan mehtap
Işıklarından yol yapıp, sunarken
Özlediğim efkâr mı sandın?
Kelimeler hayat olurken
Şiir acı çeker
İçim diner!
ncesaz Denizde Aksam.mp3
25 Ağu 2010
22 Ağu 2010
Birhan Keskin..
geç benden, ben dururum, ben beklerim, geç benden,
ama nereye geçersin benden ben bilemem.
dediler ki, olgun bir meyve var sabır perdesinin ardında,
dünya sana sabrı öğretecek, olgun meyvenin tadını da.
dediler ki, şu ağaçlar gibi bekledin, şu ağaçlar gibi hayal,
şu ağaçlar gibi kederli.
açıldım, kapandım, açıldım, kapandım, gördüm
gelenler kadar gidenleri de,
hani sabrın sonu, hani gamlı eşek, pervasız nar nerde,
hani bahçe?
biri gelse.. biri görse.. biri gelmişti.. açmıştı.. durmuştu..
duruyor hâlâ bende.
kaç zamandır çınlıyor içimde bu boşluk, kim
kıydı, bahçenin şen duluydu, karşımda duran dut?
en çok onunla bakıştımdı, bir kere olsun dilegelsindi,
çok istedimdi.
bana kalsa susardım daha, ama dilimdeki paslı kilit çözülür belki,
sapaya kaçmış cümlem uğuldar, içimin kurtları kıpırdar diye
gıcırdandım takatsız.
gördüm hepsini, gördüm hepsini, sabrın sonunu!
biri gelse, biri görse, şimdi,
rüzgâr sallıyor beni...
19 Ağu 2010
öylesine...

En arka satırdaydı
paragraf başında,
parmak uçlarımda yükselip
bir kaç mânânın üzerinden, gördüm.
“mahur bakışlım, günlerim bir papatya tarlasının içinde yitip gidiyor gibi..
Yolumu izimi kendimi
Zamanı anları ve de seni
birbirine karıştırıp, her defasında
düne uyanıyorum.”
Kınında saklıydı; keskin ve acı
öyle, gözlerden ırak
öyle, rastladığında
kazınan tenine..
“yitip gidiyor muyum heyecanım
yada duruyorum, üzerimden akıp geçiyor
İnsanlar sözler bakışlar şarkılar
fasıla dönerken mırıltılar
birbirine dibinden tokuşturulan iki kadehten
susuz kalanım.”
En arka sıradaydı
Vardığında bakışlarım hizasına
bitmişti..
o anda unutuldu-m-!
10 Ağu 2010
kâbus..
Beyaz bir duvar
Kenarında ince gök mavisi şerit
Kapısında g-e-rilerinden kalma gölge.
İçeriye değil, dışına atıyorsun kendini küçük bir adımla.
Gölge
tutunup eteğinin ucuna, ağırlığını asıyor, bedenine..
görmemezlikten gelinebilir belki, bilmemekten!
Takılıp, bir hanımeli kokusunun peşine
Saçlarını, kendini savuruyorsun
daracık, minik parke taşlı arka sokakların neşesine..
Ölçüsüz uzun kolları var, yakanda
Anılarından sararken, bugüne yetişiyor!
vardığında, büyüklüğü yüreğinde ki denize
üzerindekileri sıyırıyorsun,
tapınır gibi; tenin güneşe!
Geride mi kalıyor varlığı?
Ayak parmaklarından
diz kapağına, beline, omuzuna..
Omuzundan. ağız boşluğuna
içine
nefesine
emerken dudaklarından
nefesinde hayat bulurken, yeniden
boğulmamak için, çırpınan
sen!
8 Ağu 2010
ifşa..

Gözlerinden düşüyor , gizlediklerin
Parmak uçlarıyla dokunup
Orada diyorlar, acımasızca
-Görüyorum.
Çözmek ve dile getirmek
En derin sırlara ulaşmakla eş değildi ki, sen için.
Yudum yudum içerken acını
sanki, anason etkisinde dudağın kenarındaki, bilmiş tebessüm
Gülerken ifşa edenin!
içinde ağırlaşıyor, zaman..
Önce kalbin
Bakışların
Ellerin
Uzaklaşıyor, teninden
Minik toz zerreleri gibi parça parça savruluyorlar etrafa..
Ne sana aitler, ne bir başkasına.
Süzülüp, gözlerinden düşünlere ekleniyorlar
Bir
İki
Üç
Katlana katlana hüzün!
-ne diyorduk?
-sıkı sıkı sarılsam, kelimelere
çıplak kaldığında üşürken, ruhum!
6 Ağu 2010
mahcup..
Basit..
ne zaman güleceğimi, anlayabilir misiniz?
Böyle ise; aradaki denge-miz-
Gayet, basit!
1 Ağu 2010
Di Caprio / Başlangıç..

Biraz matrix, biraz avatar denebilir belki de..Ama muhteşemdi. Soluk soluğa, düşündürmeye zorlayıcı, anlamaya itici, bir saniyesini kaçırmadan, sonraki adımın telaşında kendinizi bulduğunuz. Konu rüyaların içinde yaşanan gerçekler olunca, gerçeklerin içinde beliren düşler, bunların ekrandan bize yansıltılması da, muhteşemdi..Birden binaların içine dolan sular, patlayan, çöken yollar vs.vs. (çokta detay

Akılda kaldıkları ile 2 film..
SİHİRBAZ'IN ÇIRAĞI
Filmlerin vazgeçilmez büyücüsü, Merlin..Üç yardımcısından, ikisi birbirlerini sevince, diğeri de o bayanı sevince, o onu değilde, diğerini sevdiği için, kısaca istediği olamayınca, herkese sırt çevirip, kötülüğe döndüğünde :) film başlıyor. Nicholas Cage'i her daim seven biri olarak, izlemeliydim bu filmi. Yaşlanmış biraz, hele ki birlikte oynadığı acemi delikanlının yanında, daha bir yaşlıydı. Niye, yardımcı bir rol olsa dahi, karizmatik bir kişi seçmezler, merak ettim doğrusu? Eğlenceli, sihirli, aksiyonlu, orta ölçek bir filmdi kısaca..
Konser - Funda Arar
Yer: Kuruçeşme Arena
30 Tem 2010
Tekrar..
27 Tem 2010
Babil'de Ölüm, İstanbul'da Aşk - İskender PALA

Onlar aşkı birkaç açıdan ele alıyorlar. Mecazî, ilâhi, mistik ve tensel. Hilleli şairin önemsediği aşk ise plâtonik bir vadide akıyor. Doğu’da gönül diye bir şey var ayrıca. Kelime anlamı bizim yürek veya kalp dediğimiz şey ama ondan çok ayrı bir kavram. Bir nesneden çok bir tavır, somuttan çok soyut bir öğe. Muhammediler dışında gönlün ne olduğunu tam olarak açıklamak mümkün görünmüyor. Onlar da bunu açıklamıyorlar zaten, yaşıyorlar.
Eski şairler romanları ya mesnevi biçiminde uzun uzun yada bir roman konusunu bir tek beyitte kısacık ama derinlikli anlatıyorlardı. Onların romanları da piyesleri de, ya bir cengaverin, bir kahramanın ölümsüzlüğünü anlatmak yada ibret alınacak bir öyküleme için var idi; insanların çatısını açıp evlerinin içine bakar gibi müzevirliklere tenezzül etmezdi.
"İşin bir de farklı boyutu vardı. Satırlarıma gözlerini iliştirenler, başkalarına hissttirmediklerini sandıkları acıları benden gizleyemediklerini bilselerdi, acaba bana hangi duygularla yaklaşırlardı?" diyordu, bir satır arasında L&M yada Fuzuli'nin sayfalarına döktüğü aşkı, en başında Leyla'nin öptüğü anda hisseden, o çilek, parşömen kağıdı, kendine yakıştırdığı adı ile Kays. İçindeki Akeldan'ın sırlarıyla, yedi yılda bir toplanan, yedi kişiden oluşan BC üyelerinin elinde hırpalanan, diyar diyar gezen, o kitap.
18 Tem 2010
biraz gerçek, biraz rüya..

Fırçadan damlarken suya, renk
dokunup en ortasına, bilinçli tercihinle dağıttın.
Yayıldım.
Dalga dalga
Renk renk
koyudan, açığa..
Eğildin; yüreğine kadar uzandı mavi
Yüreğime kadar deniz!
Döndüğünde arkanı,
Beyazdı; üzerime düşen gölge
Yanıldım.
Gölge sandığım, bomboş kağıt parçası.
Sıyırdın aldın renklerimi
Oldum, ebruli!
9 Tem 2010
tekrar..
4 Tem 2010
Okunup, eklenemeyenler..

"Uzun yıllar bu sandığın içindekileri aynı anda okumayı, hatta görmeyi yüreğim kaldırmamış. Bir psikiyatr bana, insanlar kolayca başaramayacağı şeyleri sürekli erteler demişti. Demek ki ben de sandığın içindekileri bir anda yüreğime sindirmeye hazır değildim. Tümüne birden bakmayı hep erteliyorum. Yine de ara sıra sandığı açıyor ve bazen sadece gazetelere göz atıyorum, bazen resimlere, bazen de annemin babama yazdığı ve babamın yazdığı bir mektubu açıp okuyorum. Ama hep üstünkörü ve sadece bir tanesini. Tümünü, sadece gözlerimle değil duygularımla da okuyacağı ve kendimi geçmişin izleri ile kahretöeye göze alacağım bir günün elbet geleceğini bilerek..."
"Babam, 1952 yılının 5 Haziran günü Kore'de öldü. O gün annem, radyoda akşam haberleri okunmadan az önce eve gelmişti. Oturma odasına girince başından şapkasını bile çıkartmadan (o yıllarda kadınlar çoğunlukla sokağa çıkarken şapka giyerlerdi) hemen radyonun yanına gidip ses düğmesini açmış ve tam o sırada babamın ölüm haberini on dokuz haber bülteninin (ondokuz haber ajansı denilirdi o zaman) ilk haberi olarak bizimle birlikte duymuştu. O sırada ben beş yaşımdan biraz büyüktüm."......
"Babam, Kuzey Kore'yle Güney Kore arasındaki savaşta Güney Kore'ye yardıma giden Birleşmiş Milletler Ordusunda yer alan Türk Tugayının Komutan Yardımcısıydı."
D&R yada bir marketten, ucuz etiketi ve ismi ile dikkatimi çeken, ama okudukça kendini sevdiren, saran bir kitaptı..
İlginç olansa bu sıradan düşüncesi ile aldığım kitap, Ferzan ÖZPETEK'in bir kitaptan aktardığı ve 65.Venedik film festivali'ne katılmaya hak kazandığı bir filmmiş.
OLASILIKSIZ - Adam FAWER
25 Haz 2010
Yitikler Gecesi / Gülten AKIN

Şimdi dünya boşlukta yavaş
Sen bütün canlılardan uzaksın yalnızsın
Rüzgâr uslandı doruklarda
Dağ çiçekleri uykuya vardı
Ay bacadan aştı uyumaz mısın
Bir ıslak serinlik yürüdü
Kara sokaklardan içeri
Çıtırdadı durdu bütün gün
Ayaklarının altında bir şeyler
Bütün gün ölüler gibi sustun
Bilsen ötesi aydınlık çizginin
Delice yakardın eski şiirlerini
Bir tutam bulut iki damla yağmur için
Yeniden sevinirdin içten içe
Bilsen ötesi aydınlık çizginin
Bu hal senin halin değil
Bütün gücünü yitirmiş
Bu hal senin halin değil
Yaşamanın kendisini yitirmiş
En insan yanıyla sana dönük
Dost dediğin ne gün içindir
Unut uzağı olduğu yere
Kaldır yatağından vakitsiz
Kaldır başucuna getir
Şimdi dünya boşlukta yavaş
Sen bütün canlılardan uzaksın yalnızsın
Rüzgâr usandı doruklarda
Dağ çiçekleri uykuya vardı
Ay bacadan aştı uyumaz mısın
Gülten AKIN
21 Haz 2010
mukayese..
13 Haz 2010
uç..

Sonra…
büyük geniş duvarlara dayarsın başını, omuz yerine.
cam dışında akar süzülür, durmaz yağmurlar
içinde karartısı
ışık; düğmeye bastığında etrafını sarandır.
Sonra..
Amacı kalmaz hareket edebiliyor, olmanın
Soğuk karanlık bir kuyu dibi
Ev olur mu, yalnızlığa?
Sonra..
Aylar boyu gözlerin açıkmış ağırlığında, uykulara yatarsın
geceden sabaha..
sabahtan geceye uzar.
yorgunluğun; bir yastıktan diğerine taşıdığın.
Şimdi..
İçinde, bir minik kelebek
Çarparken kanatlarını
Ya düşecek
Ya uçup gidecek!
Sesini duyuyorsun, yüreğinde..
7 Haz 2010
İsmail / Reha Çamuroğlu

Sonu olmayan, sonu olamayacak hayatın gerçekleri aslında!
4 Haz 2010
tekrar..
1 Haz 2010
sağanak..

çiseliyor
hızlı ve sert dokunuşlarıyla, sağanak halinde anılar.
yüzüne, yüreğine damlarken beliriyor
sorular
sorular..
nedir ispatı özlemin? sözler mi?
değer hangi terazide tartılabilir?
özen- itina- ayrıntı- incelik
cevap olabilir mi, öneme?
Oysa ki, tek bir düşüncenin
ardında değil midir, gerçek?
uyandığında güne, ilk aklına gelen hani
sokakta adımını atarken telaşla, esip geçen yüreğinden
elin çenene dayalı bakarken bir aracın penceresinden, sokağa
"o şimdi ne yapar?"
artçı bir deprem gibi titretmiyorsa içini, özlem
gerisi vs.vs.vs.
21 May 2010
19 May 2010
tortu..

Sonuna dek açık, kollarım
kendi etrafımda dönüyorum
ki çarpsın açık bağrıma, değsin tenime
başımın üzerinden,teğet geçen rüzgar..
*
Adın silindi!
Şefkatin, izleri
Bakışın, düğümleri çözen cazibesi
Sözlerin, gönlü okşayan küçük dokunuşları
Ya bu, her yüzde
Hâlâ o sûreti aramak neyin ifadesi?
*
yeldi, soluğumla
tutup ellerimden havalandıran
sabah; ben
kırlangıç; ben
gözlerim; ben
rüya; ben
gerçek; ?
*
telaşsız
kıpırtısız bir beden..
yaşamsa!
aksettiren tek delil, bakışlar
*
durağanlığında
akıyordu damarlarına, damla damla
saydamdı bildiklerin
önem kelimesine önem katan
ezberini bozan,anlatandı!
Dinledikçe, çoğaltan seni.
*
Anlatıldı, bitti..
Yaşandı, bitti..
ek için peşinsıra
"ve" yetmedi!
*
Sabah, kırlangıçlar geçer..
gözlerinde rüya artığı iz
gerçek mi ?
yine s(b)en!
13 May 2010
When İn Rome / Aşk Çeşmesi..


Söylemesi ayıp olucak ama Mel'le ayrı zamanlarda ve ayrı kişilerle olsa da, Aşk Çeşmesi'ne gitmişliğimiz vardı. Sırtımız dönük, para bile atmıştım evet:) Hatta İspanyol merdivenleri, coliseum, Vatikan kısaca Roma..

Remember Me / Beni Unutma..
