21 Oca 2009

Kısa bir an gibi gözüken..geniş zamanlar..



Salona doğru, birbirlerinin benzeri olan adımlarıyla giriş yapıp, aynı anda piyanonun sandalyesine oturdular. Kadın, oturmak üzere iken, başını çevirip, adama sıcacık gülümsedi. Adam, aynı sıcaklıkla karşılık verdi.

Biri sol, diğeri sağ eli ile uzanarak, sakinlikle kaldırdılar, tuşların üzerinden kapağı.
Usul usul dokundular ve usulca aynı melodiyi çalmaya-dinlemeye başladılar. Birbirlerine bakmadan, ruhlarının aynı ritimde dans ettiğini düşleyerek.

Adam, bir anda o kadar kaptırdı ki kendini çaldığı melodiye..hızlandı, daha hızlı, hızlı, hızlı..Kadının parmakları yetişemez oldu. Piyanodan çekip ellerini, kucağında birleştirdi. Dönüp en tanımayan gözlerle baktı adama. Ve bu tanımamanın, boğazından miğdesine giden buz gibi bir su edasında, inişini izledi bedenine.

Sırtını dikleştirip, dikkatini kendine vererek dokundu tuşlara...

Ve aksilik, en dipteki o akordu bozuk tuşa basar oldu parmakları sürekli. Her dokunuşunda, adam rahatsızlık veriyorsun ifadesi ile baktı. Kadın, buna aldırmadı. Sadece, böyle yaptığında kendisine dönen bir bakış vardı artık.

Yeniden, en baştan çalmaya başladı melodisini, kendisi için. Kulağına tıkadığı binbir sorun ve düşünce pamuklarıyla, adam da zaten onu duyamazdı ki.

Kadın, buna da aldırmadı, boşluğa sıcacık gülümserken..
.

Hiç yorum yok: