17 Mar 2009

Bildik Bir Öykü ( bir türlü son diyemediğim :P )

Füsun üç kişilik koltuğa yayılıyor, bizde Oya ile iki kişilik koltukta yan yanayız. Buda heykelleri gibi bacaklarımı topladım, elimde bir nescafe fincanı var. Bir kurtarıcı olarak. Eller nereye konacağını bilmediğinde, bir bardağın sapı, gözler kaçırılmak istendiğinde üzerindeki yazılardan yada şekillerden..yada bir duraksama ile bir küçük yudum içmekten daha güzel bir kaçış var mı ki? Ve bu akşam çok ihtiyacım var, saklanmaya.

- Bir eylül günü de evlendiler işte..olağan sesimle bitiriyorum yaşananları
- Ben olsam o düğüne gider ikisine ağzıma geleni söylerdim diyor Oya.
- Gerek yoktu ki.. Anlamsız bakıyorlar.
- Biz Ali ile yan yana gelipte hiç içimizdekini, dışımızda olanları paylaşmadık ki. Sabun köpüğü gibi sönüp gitmeye hazırdık zaten. Yada tv ekranında seyredilen/beğenilen bir oyuncu gibiydik (gülümsüyorum burada, çünkü haklıyım) ete kemiğe bürünmemiş..Hem takdir-i ilahi intikamımı aldı benim.

- Nasıl diye atlıyorlar ikisi birden.
- Balayı dönüşünde, bir kaza olmuşşş ...yüzlerinde ki tuhaf bakışı farkedince devam edemiyorum başladığım cümleye..yaw tamam Türk filmi çeviriyor olsaydık, böyle olurdu kabul.

Sırtıma inen yastık darbeleri ile doğruyu anlatıyorum.

- 6 ay dolmadan, boşandılar. Kötüsün diyin, ne derseniz diyin ama..içimin yağları eridi mutlu olmadıklarını öğrenince..

Füsun, dilimlenmiş brownie’leri (ıslak kek aslı) bize uzatırken soruyor, ne diyeceğimi bilmediğim soruyu ;

- ne olucak şimdi? Arayacak mısın onu?
- inan bilmiyorum..aslında, bana nasıl ulaştığını merak etmiyor değilim.

Oya - Annenden almıştır telefonunu
Ben - yok…annem onunla konuşmaz bile.
Füsun - belki, eski ortak arkadaşlarınızdan biri vermiştir, Seher

- yaa ben, o olaylar olunca, hiç kimse ile konuşmadım. Hani “aa çok üzüldük” “vay nasıl olur” gibi..cümleleri duymak bile istemedim. Bir süre sonra da, haklı olarak uzaklaştılar benden, sonra yaşam telaşı..koptuk.

**

Koridorda ki, büyük aynanın önünde son kez bakıyorum kendime. Artık, omuz hizasında olan siyah saçlarımın bir-iki tutamını, omuzumdan öne doğru çekiyorum.
Değiştiğimi, artık büyüdüğümü anlasın diye, o çocuksu ifademi silme çabasındayım aslında. Siyah klasik bir pantolon seçtim, üzerine beyaz dik yaka, iş ciddiyeti havasında bir gömlek. Beyaz uzun-sallanır küpelerim, hafif bir makyaj ve kırmızı bir ruj. Topuklu siyah ayakkabılarımı da giydim mi tamamdır.
Çok mu ciddi oldum şimdi de?

Kahverengi diz altı elbisemi mi giyseydim?
“Aman beee Seher, çok mu önemli sanki..hadi yürü git şu restorana “ diyor iç sesim..kabulleniyorum.

.

Hiç yorum yok: