Not: 1 ve 2'yi okumadan, anlayabilmek mümkün değildir :)
Lokalle, kahvehane arası dertme çatma masalarla dolu bir mekan. Necdet, düşünceli, oldukça gergin bir sandalyeye oturmuş, sigarasını içiyor. Kapının önünde bir panelvan minibüs. Birkaç kişi siyahlar içerisinde, çıt çıkarmadan, içeriyi gözetliyorlar. İçeriden haber bekliyorlar.
Cep telefonun sesi ile düşüncelerinden sıyrılıyor, Necdet
- Efendim, Serkan?
- Abii mahvolduk, burada durum bildiğin gibi değil.
- Ne oldu? Anlat hadi söylenmeyi kesip (aynı anda sandalyesinden fırlayıp, bilinçsizce yürümeye başlıyor.)
- Abii, adamı içirdim konuştuğumuz gibi, kıvamına geldi..ama adi herif, işten ayrılmış!! Niye dün değilde bugün? Mahvoldukkk.
- Allah kahretsin..(telefonu masanın üzerine fırlatıp, sandalyeye çöküyor, yüzünü avuç içleri ile sıvazlarken)
- Serkan..
- Serkan, sakin ol dinle beni..B Planına geçiyoruz. Kulağın telefonunda olsun, arıycam bir 5 dakika içinde.
- Sen nasıl dersen, o ağbi. Beklerim sabaha kadar.
Günlerdir, aylardır bu günü hesap etmişti kafasında Necdet. Nerdeyse her soluk aldığı anda, detayları hesaplamıştı, olasılıkları. Kafasına iyice yerleştikçe, mantıklı da bulmaya başlamıştı, gerçeğe dönüştürülebilir, bir plan.
Ali İhsan Bey’in, şöförüydü. Aslında uzunca bir dönemde çalışmamıştı ama şirketin içinde girmediği delik, bilmediği yer kalmamıştı. Muhasebenin orada duran koca kasa, gözüne batıyordu adeta. Ve geriye doğru, kasanın üzerinden binanın çıkışına varabilecek, detayları hesaplamaya başladığını farketti.
Kasanın şifresini öğrenmek onun için zor olmamıştı, dikkat etmeksizin çalışanlar, para alıp-koyarken, onun yanında çok güzel yapmışlardı bu işlemi, defalarca.
Binanın giriş kapısında alarm vardı. Sabah erken bir saatte geldiğinde, bekçi ile aynı anda girerek, bir koşu telefona gidip, şifreyi girişini de görmüştü ama..Bu çözüm değildi, alarmın çalması, gece bekçisinin iki adımda kapı da bitmesini sağlardı. Gece bekçisi, ara ara binanın etrafını kolaçan ediyordu ama, çevredeki esnafla, diğer güvenlikçilerle olan muhabbetini de fark etmişti. Güzel bir rakı sofrasına davet, onu durduracaktı. Bir arkadaşı, bekçi ile samimi olmalıydı.
Tek giriş kalıyordu, bahçe duvarından tırmanıp, ikinci kattaki Ali İhsan Bey’in odasının camı kesilerek, o odaya girmek. Bekçi, rakılı bir oyalamada iken, onları fark etmeyecekti, tabii ki. Ali İhsan Bey’in odasının anahtarını yürütebilirse, dışarıdan kilitlenen kapı, içeriden açılarak, kasaya iki adımda ulaşıcaktı. Anahtarlar içinse, gözüne Timuçin’i kestirmişti. Ama kendini beğenmiş züppenin, bugün işten ayrılacağı tutmuştu.
Derin bir nefes alıp, kendini bambaşka bir dünyaya geçirmeye çabaladı. B planı için, cep telefonuna uzandı..
1 yorum:
evet çok güzel gidiyor ya (: merak uyandırmayı başarmak kolay değildir. bi de böyle kısa kısa olması okunabilirliğini arttırıyor.
Yorum Gönder