Güçlükle araladı gözlerini..
Saatin kaç olduğunu öğrenme isteği ile yatağının yanındaki komidine doğru elini uzatıp, cep telefonunu almak istedi. Yoktu. Başını güçlükle çevirip baktı. Yatağın yanında komidin de yoktu. Kendi odasında değildi!
Biraz daha ışık istediği için, kalın perdeleri açmak için yavaşça kalktı. İç çamaşırları ile uyumuştu. “Ne kadar içtim ben böyle” diye söylendi. İçeriye dolan ışık, geniş bir yatak odasını aydınlattı. Sade ama şık mobilyalar, detaylar. Kendi derme çatma eşyaları ile mukayese bile edilemezdi. Acele ile sandalyenin üzerinde bırakılmış olan sabahlığı geçirdi üzerine.
Uzun bir koridora çıktı. Duvarlar değişik tablolarla doluydu. Nerdeyse parmak uçlarına basarak, ilerledi.
Hafif bir müzik sesi geldi kulağına. İçi kiminle karşılacağını bilememenin telaşında, o tarafa yürümeye başladı. Kendi evinin tamamını içine alabilecek genişlikte salonun duvarına yaslanıp, karşısında boydan boya uzanan camlardan gözüken, bahçenin güzelliğine daldı.
- Günaydın
Bu tok ses birden ürküttü onu.
- Günaydın
- Başım çatlıyor, kabalık olmazsa bir nescafe alabilir miyim? Kendime gelmeliyim.
- Ta tabii diye geveledi, şaşkın.
Mutfağın yerini bilmediğini söylemek istemedi. Karşısındaki kişi o kadar emindi ki, kendinden, isteğinden, buna uymaktan başka bir çaresi yokmuş gibi geldi.
Kimdi bu adam? Koltuğun üzerinde uyuyordu, kendisi odada. Barda mı tanışmışlardı? Bar !!
Oraya Erkan’la buluşmak için gitmişti, burada ne işi vardı. İşine de geç kalmıştı, panik atak krizine kapılmış gibi nefes alamadığını hissetti. Korktu, kendinden..
Saatin kaç olduğunu öğrenme isteği ile yatağının yanındaki komidine doğru elini uzatıp, cep telefonunu almak istedi. Yoktu. Başını güçlükle çevirip baktı. Yatağın yanında komidin de yoktu. Kendi odasında değildi!
Biraz daha ışık istediği için, kalın perdeleri açmak için yavaşça kalktı. İç çamaşırları ile uyumuştu. “Ne kadar içtim ben böyle” diye söylendi. İçeriye dolan ışık, geniş bir yatak odasını aydınlattı. Sade ama şık mobilyalar, detaylar. Kendi derme çatma eşyaları ile mukayese bile edilemezdi. Acele ile sandalyenin üzerinde bırakılmış olan sabahlığı geçirdi üzerine.
Uzun bir koridora çıktı. Duvarlar değişik tablolarla doluydu. Nerdeyse parmak uçlarına basarak, ilerledi.
Hafif bir müzik sesi geldi kulağına. İçi kiminle karşılacağını bilememenin telaşında, o tarafa yürümeye başladı. Kendi evinin tamamını içine alabilecek genişlikte salonun duvarına yaslanıp, karşısında boydan boya uzanan camlardan gözüken, bahçenin güzelliğine daldı.
- Günaydın
Bu tok ses birden ürküttü onu.
- Günaydın
- Başım çatlıyor, kabalık olmazsa bir nescafe alabilir miyim? Kendime gelmeliyim.
- Ta tabii diye geveledi, şaşkın.
Mutfağın yerini bilmediğini söylemek istemedi. Karşısındaki kişi o kadar emindi ki, kendinden, isteğinden, buna uymaktan başka bir çaresi yokmuş gibi geldi.
Kimdi bu adam? Koltuğun üzerinde uyuyordu, kendisi odada. Barda mı tanışmışlardı? Bar !!
Oraya Erkan’la buluşmak için gitmişti, burada ne işi vardı. İşine de geç kalmıştı, panik atak krizine kapılmış gibi nefes alamadığını hissetti. Korktu, kendinden..
(devam edecek, bir şekilde :) )
3 yorum:
Evet devam etsin, meraklandırdı (: Güzel olmuş..
ama olmaz ki canımcığım
en güzel yerinde rütükün yerini almışsın :)
:)
uzun uzun yazıp sıkmak istemedim..
Yorum Gönder