31 Eki 2008

Feryat




Bugün,
ne kadar yağmur var, gözlerimde
yutamadığım bir lokma, boğazımda.

acı diyemiyorum,
öfke diyemiyorum,
bir boşlukta kaldı, duygularım
aşka dair değil bu..

tut ellerimden,
sen tut olur mu ?

Sanki,
soluk verirken karşımdaki,
ağzından çıkan
o tek nefesle
savruldu ruhum..

Çarkı dönüyor hayat gemisinin
İçine dahil değiliz, bugün
Kenarlarından sarılan kollarım, acıyor.

tut ellerimden,
sen tut olur mu?

Düşüyorum..

30 Eki 2008

Sevgi -nin-


Obez bir kedi gibi
Tek gerçeği..

Sadece doymamaktır belki!

Sevdiğine..

29 Eki 2008

Sen'deki O..



Ne kadarın olacaksa, o kadardır.
Söylediklerin kadar az,
İçine sakladıkların kadar çok.

Elini uzatırsan, elini uzatır.
Beklersen,
Bekler elbet..

Bir büyük aynanın aksi gibi,
Yansıdıkça,
Tekrar sana döner güneşin ısıtan ateşi..

Uzun,
Çetrefelli,
Dolambaçlı,
Yollardan geçmeden,
Sadelikse zerafet..


Özün özü,
Ne kadarın olacaksa, o kadardır..


Fazlasına gerek yok!

23 Eki 2008

Velhasıl..


Bekleyenim.
İçi burkan kelimeler dilimde,
Ve acı..


Bir kapı eşiğinde,
Cam pervazı,

Sokağın başı,

Caddenin kaldırımı,

Ve hayatın ortasında,

Bekleyenim.


Issız,

Soğuk,

Tenha,

Yürekte hasret,

Bir ses, bir nefes

Bekleyenim.



Çekmecede, fotoğraf

Gözde, gülümseyen bakış

Eller, dokunmanın telaşında

Anılar, İçimi-zi ısıtan,

B e k l e y e n i m.

22 Eki 2008

Fortuna..



Hangi noktada,


ilerlemeyerek


durarak


vazgeçmeyi seçer insan..



Bu artık "son şans" deyipte,

O şansta tükendiğinde!



Şans derken..
(Net'ten bir bilgi)

Fortuna, Roma mitolojisinde şansın cismani hali, tanrıçasıdır. Yunan mitolojisindeki Tyche`ye denktir. Fortuna her zaman olumlu değildir: bazen şüphelidir (Fortuna Dubia); değişen şans olabilir (Fortuna Brevis) veya mutlak şeytani şans (Fortuna Mala) olabilir. Hayattaki farklı yönlere göre bu tip farklı isimler altında Roma İmparatorluğunun her yanında tapılırdı, adına birçok tapınak bulunurdu.

Belki Yaşam..



Kendi halinde bir ağaçtı,
ince gövdesini saklayan dallarının ucundaki,
minik yaprakların yeşil tonunda var olan.

Kuşlar,
gelip konardı dallarına.
Görmezdi hiç onları,
Seslerini dinlerdi, şarkı gibi..
Minik ayaklarının pıtırtılarında, hissederdi kendi varlığını.

Bazen,
Hep birden..
Bir coşkuyla kanatlarını çırpar,
Uçarlardı.

Her kanat sesi,
Her kanat çırpınışı,
Titretirdi gövdesini,
Yeni bir heyecanla.
Dalgalanırdı içi...

Bir gecenin sabahında,
gün ışırken gördü ilk,
yapraklarından birinin sarardığını..
Sonra onun hemen yanındaki,
bir diğeri..
Ertesi gün neredeyse hepsi.

Değişimin şaşırtıcılığı,
Alışabilmenin imkansızlığı,
Kabullenmenin çaresizliği idi,
yaşadığı.

Kuşlar, kanatlarını her çırptığında,
Rüzgar acımasız estiğinde,
Sararan yapraklar,
tek tek koptu dallarından..

Mayıs'la gelen sevinçti.
Eylül'den sonra hüzün.

Sonbahar dedi.
Titredi bir başına...

21 Eki 2008

Dinleyene..



Şimdiden sonra,
Kelimeleri kalbe fısılda..

Sesini duyan,
Sözünü duyan,
Bildiğin değil.

Bir sis bulutunun içerisinde,
Yaşanmayandan,
Arta kalanlar.

Bir sis bulutunun içerisinde,
Yaşattıklarından,
Anı olanlar.

Şimdiden sonra,

İnanılacak var ise
Yaşanacak var ise

Kalptir muhatabı..

20 Eki 2008

Sebebi Sen






Attığın tüm adımların, yönünde yokum ya..

Adım adım uzaklaşıyorum ben de.

İz bırakmadan..

Sanki yanağımda leke gibi,

attığın tokadın / ihmalin izi.

Unutturmuyor,

Ilık esen sonbahar rüzgarı,

Yanağıma konan tek küçük öpücük.

Suyun akışındayım,

Rüzgarın nefesinde,

Belki minik bir kum tanesi; mavi denizde yitip giden,

Issızım..

Adım adım uzaklaşıyorum.

Yetişmeni beklerken peşimden..

19 Eki 2008

Zehir..



Gecenin karanlığı inmek üzere pencereme..
Bir ses diyerek, yollarına baktığım bir gün daha bitiyor.

Bu mevsim sinsi üşütüyor insanı,
ne donuyorsun
ne de ısınıyor ellerin, cebine sokmadan..

Pazar sakinliğinde bir kaç şiir okumalı.
Ve ertesi güne hazırlanmalı telaşsızca..

Soluksuz kalıpta,
son feryadımla söyler gibi,
geceye haykırıyorum...

Bilmiyorsun,
Gecenin karanlığında sarınacağım nefesin tükendi..
Gecenin içinde üzerime, sıcak bir örtü gibi örtüneceğim sen.
O kadar silik ki suretin, içimi titretmiyor
Bu cılız yanan mum aksin!

AZ



Yürekten kopupta gelirken duygu seli,
Sözler yetişememeli hislere.
Mırıldanırken en tatlı dizileri,
Sevdiğindir tek bildiğin,
Tek ezberin,
Tekin.

Islanırken sevgi sağanağında..
"yağmurun elleri" ni tutarken sen..

Hiç kimse, birisini
Birilerini,
Sadaka verir gibi sevmemeli!

O denli az.

İÇ HALLERİ




Büzülüp kalmış gibi bir köşede..

Öylesine ıssız..

Öylesine çaresiz mi?

Belki de.


Dilinde bir acı söz,

Bağırdıkça daha da beslenir öfke.

Ve teskin etmez,

Duymayı beklediklerin.


Öylesine içi gürültü..

Öylesine dimdik mi?

Belki de.

18 Eki 2008

Küçük Kalp



Küçük mızmız bir çocuk değilim ki artık,

annesinin dizi dibinde ağlayan!

Güçsüz değilim.

Savunmasız.

Küçük bir kalpte, büyükçe bir şeydir sevmek..

Çocuk oyunu mu sandın ?

Ama sen şimdi,

Git
İstersen..

Savrulan misketlerini topla..git!

En uzağıma.

Yara





Derin bir kesik attın, sevdama..

Görmeyecek belki hiçbir bakış,

Anlatmayacak sesim.

Tek ben bileceğim,

Sızısını..

Saatleri saatlere eklerken,

Yürürken sokaklarda bir başıma,

Yağmurlar altında ıslanırken,

Şarkılar daha bir derinden çalarken nağmelerini,

Acıyacak sen'li sevdam.

Yalnızlığa..


Bir acı tad dilimde, günüme eşlik eden.
Yüreğim acıyor..
Kelimeler uçuşuyor etrafımda minik kanatlarını çarparak, kelebekler misali.
Ellerin yok ya.
Gözlerin.
Sözlerin.
Tükeniyor içerimde tüm birikmiş umutlarım.
Sızıyor bedenimden bir öfke.
Yakıyor, kavuruyor..
Senden gelen..
Senden kalan..
Şimdi bir avuç kül.